Gönderen
Adelina Sfishta
tarih:
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
ABD Suriye'den çekilir mi?
"Bölgesel dışpolitik duruşunu", Kürtlerin bölgede statü kazanmamasına dayandırmış Erdoğan yönetimi; ABD'nin Suriye'den çekilmesini, alanın kendi nufuz alanı olacak şekilde boşaltılmasını, umuyor.
Eğer, "Kürtleri tehdit olarak görüyorsanız", bu bakış açısı, dar da olsa doğru olabilir.
Ancak, bakış açınızı değiştirdiğinizde Kürtler'in tehdit değil, Türkiye için kazanım olduğunu da görebilirsiniz. Dahası, bölgede stratejik bir ortak da olabilir. Türkiye, Kürtleri kaybederse, ciddi bir güç erozyonuna uğrar.
Biz konumuza dönelim.
ABD'nin bölgede CENTCOM adıyla bir komutanlığı var. Buna dikkatle bakmamız lazım. Nerelerden ve nelerden sorumlu, bunu anlamamız lazım.
CENTCOM; 3 önemli "açıkça tanımlanmış" tehdide karşı konumlanmış.
- İran'ı korkutarak emellerinden caydırmak
- Şiddet yanlısı, aşırılıkçı örgütlerle mücadele etmek (Şii siyasal İslam anlayışına ve Sünni Siyasal İslam anlayışına göre endoktrine olmuş ve bölgede istikrarsızlıklar yaratan örgütlerle mücadele)
- Bölgede stratejik rekabeti sürdürmek (Çin, Rusya, İran, Türkiye vb. bölgeye nüfuz etme, dengeyi değiştirme gayretleriyle mücadele etmek)
CENTCOM, "bölge dengeleri üzerinde etkili" 3 ülkeyi de korumakla yükümlü.
- İsrail
- Suudi Arabistan
- Mısır
2020 yılında, CENTCOM'un sorumluluk alanında önemli bir değişiklik oldu. CENTCOM, İsrail'i de "korunacaklar listesine" dahil etti.
7 Ekim 2023 HAMAS saldırısı sonrası, İran-HAMAS-HİZBULLAH-Ansarulallah-Kataibi Hizbullah gibi örgütler İsrail'e saldırınca, CENTCOM; İsrail, HAMAS ve Hizbullah'la savaşırken, bölge dışından İsrail'e yönelen tehditleri de CENTCOM önledi.
CENTCOM'un komutanı General Kurilla'yı, sık sık İsrail'de gördük.
CENTCOM, organik kuruluşuna ilaveten bölgeye gelen takviye güçlere de komuta ediyor.
- İsrail'i desteklemek için bölgeye gelen Amerikan güçleri CENTCOM komutasında görev yaptı.
- İngiliz-Fransız-Alman vb. "IŞİD'le mücadele koalisyonuna ait güçler" de CENTCOM'un koordinasyonunda çalışıyor.
Anlayacağınız, CENTCOM büyük bir askeri varlığı yönetiyor.
CENTCOM'un 1. en önemli görev alanı aşırılıkçı örgütlerle mücadele:
CENTCOM; Suriye'de, Kürtlerle çalışıyor. "Aşırılıkçı örgütlerle-terörle mücadele görevinde", Kürtler "IŞİD'le mücadele Koalisyonunun" en önemli kara unsuru.
Hatırlarsanız. 2013 yılında IŞİD; muhalifler ile birlik olup, Esat Rejimi devirmek yerine, Kürtlere saldırmış ve Kobani'yi de düşürerek, çok geniş alanda ve Türkiye ile sınırdaş, bir İslam Devleti kurmaya kalkmıştı.
ABD tarafından IŞİD'le mücadele Irak'ta başlatılmış (Irak devleti ve Haşdi Şabi ile ortak) ve Suriye'de de ortak aranıyordu. İşte tam bu sırada, Kobani düşerken 2014 Ekim, ABD Kürtlere el uzattı ve IŞİD'le mücadelenin Suriye'deki "kara gücü" olarak, Kürtler ortaya çıkmış oldu.
Türkiye'nin; Irak sünnilerine olan gönülbağı, Irak-Tikrit aşiretinin ABD karşıtı silahlanmasını, "Sünnilerin direnişi gibi okumasına" neden oldu. Dönemin Türkiyenin dışişleri bakanı Davutoğlu'nun "IŞİD radikal, terörize bir yapı olarak görülebilir ama katılanlar arasında Türkler, Araplar, Kürtler vardır. Oradaki yapı, daha önceki hoşnutsuzluklar, öfkeler büyük bir cephede geniş bir reaksiyon doğurdu" demesi, Türk dışpolitikasının Sünni Direnişi olumladığına işaret ediyor.
Bu "öfkeli gençlerle" Türkiye'nin ilişkileri henüz gün yüzüne çıkmış değil. Bu ilişki zamanla aydınlanabilir. Musul konsolosluk baskını da.
Sırayla, El Kaide, Nusra ve HTŞ lideri olan Colani ile, Türkiye'nin dayanışma içinde olduğu ve çok eski yıllarda bile bu ilişkinin var olduğunu, Türk dışişleri bakanından öğrendik.
Bu emareler; Türk dışişleri bakanı Fidan'ın, IŞİD'le mücadele için, Irak-Türkiye-Suriye-Lübnan ile koalisyon kuralım, Kürtler bu işten uzaklaşsın, anlamındaki açıklamalarını, zedeliyor. Türkiye yönetiminin; IŞİD'le mücadele konusunda "gerekli psikolojik motivasyondan" yoksun olduğuna, işaret ediyor.
Bu durum, ister istemez, Kürtleri ABD için tek alternatif haline getiriyor.
CENTCOM'un 2. en önemli görevi olan, "İran'ı korkutarak caydırmak".
Bu penceresinden baktığımızda ise durum şöyle:
Suriye'deki Esat Rejiminin yıkılması, İran'ı bölgeden uzaklaştırdı. Bu doğru olmakla birlikte, İran henüz emellerinden vazgeçmiş değil. Bölgeye dönük, paramiliter tehdidine, nükleer tehdit de ilave etmeye çalışıyor.
İran'ın, Irak üzerinde de etkili olduğunu biliyoruz. Ülkeyi İran yanlısı "Koalisyon Çerçevesi siyasi hareketi" yönetiyor. Ayrıca İran yanlısı Haşdi Şabi paramiliter unsurları ve onun uzantılarından Kataibi Hizbullah İsrail'e saldırıda aktif rol aldılar. ABD'nin bu konuda Irak'a ikazı var. Ancak, Irak'ta İran'ın geriletilip, geriletilemeyeceği belli değil. Irak Kürtlerinin de, Irak'ta ABD ile dayanışması gerekli olabilir.
Irak'ta yeniden "Sünni İsyan" başlarsa; hem Irak hem Suriye Kürtleri, CENTCOM için önemli bir partner olacaktır.
Bütün bunlar; CENTCOM'un 2 önemli görev alanında (IŞİD'le mücadelede ve İran'ı caydırmada), hem Suriye'de hem de Irak'ta, Kürtlere ihtiyacı olduğunu gösteriyor.
Türkiye ise; Irak ve İran'da, ABD ile hareket edeceğine dair çok güçlü işaretler vermiyor. Aksine Amerikan düşmanlığı körükleniyor.
Kürtlerin Suriye'de varlıklarını koruyabilmesinin, İsrail açısından da önemi var.
İsrail, Suriye'deki HTŞ Rejimine ve Türkiye'ye güvenmiyor. Türkiye'nin nüfuz alanı haline gelmiş bir Suriye'yi, kendine tehdit olarak algılıyor.
İsrail kendisini korumak için çok ciddi tedbirler aldı.
- Suriye'de tampon bölge oluşturdu, Ordusunu Şam'ın 25 km kadar yakına soktu, Hermon dağını işgal etti.
- Esat Rejiminin silah ve cephaneliklerini neredeyse tamamen imha etti. HTŞ'nin İsrail'e tehdit oluşturmasının önüne geçti. Bu tedbirler elbette şimdilik ve geçici. İsrail daha da ileri gidebilir.
İsrail; Suriye'de 2 toplumsal grubun kendisi ile dayanışması üzerine de bir uzun vadeli siyaset geliştirdi. Güneyde Durziler ve Kuzeyde Kürtler, İsrail'le açıktan ilişki halinde. Ve bu 2 toplumsal yapı, İsrail'le, mümkün olsa, "bütünleşmek" istiyor. İsrail 7 Ekim 2023 HAMAS ve diğerlerinin saldırısında gördü ki, "varlığı tehlikede". Benzer bir saldırı, nükleer silahla da güçlenmiş İran'ı dikkate alırsak, İsrail'i yok edici olacaktır. İsrail buna asla izin veremez.
Yani İsrail'in bölgesel güvenliği açısından da Suriye Kürtleri korunmalı ve güçlendirilmeli.
Sonuç olarak; CENTCOM'un ve İsrail'in Kürtlere ihtiyacı "hayati ölçülerde" diyebiliriz. Türkiye ise, Suriye Kürtlerinin statü kazanmasını istemiyor.. Her 3 ülke için, Suriye'deki tehdit ve öncelikler farklı.
Bütün bunları dikkate alırsak, CENTCOM'un Suriye'den çekilmemesi için oldukça güçlü nedenleri var. Ve hatta, çekilmemek CENTCOM'un görevi.
Ama Türkiye'nin de "ikna edilmesi" önemli. Yani bir şey yaparken başka şeylerin yıkılmaması gerekiyor.
ABD'nin gayreti, Erdoğan ile Kürtleri barıştırmak yönünde. Ama olmaz ise, ABD'nin Kürtleri terketmek gibi bir planı yok.
2013-2014'te Türkiye, IŞİD'le mücadelede son derece aktif olsaydı, biz bugün bunları konuşmuyor olurduk.
ABD-Kürt ortaklığı, Kobani IŞİD tarafından düşürülürken gelişti.
Suriye; hem IŞİD'le mücadelede, hem İran'ın caydırılmasında kilit coğrafya. Kürtler de kilit ortak. İsrail açısından da muhtemel partner.
Peki, Türkiye, "Colani'yi İsrail ve Kürtlerle bir mücadelenin içine sokabilir mi?" Hayır. ABD'den önce Araplar karşı çıkar.
Türkiye, "İran Direniş Eksenine" katılır mı? ABD'ye tam cephe alır mı?
Türk ekonomisinin kötü durumda oluşu ve ABD'de bazı politik kozların bulunması, Türkiye'nin başka şekillerde "ikna edilebileceğine" işaret ediyor.
Katılırsa, bölge istikrarına hayli zarar verebilir. Pek çok yerde paramiliter çatışma alanları da yaratabilir. Ama; sosyal dengelerini iyice bozar, ekonomisini de tam çökertir. Politik bakımdan, halkın memnun olmadığı Erdoğan iktidarı bu riski alamaz.
Suriye Kürtleri "makul şeylerin peşinde olursa" sorun çıkacağını sanmıyorum.
Adelina Sfishta
- Bağlantıyı al
- X
- E-posta
- Diğer Uygulamalar
Yorumlar
Yorum Gönder
medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez