Doğu Türkistan’ın-Uygurların
stratejik önemi
Türkistan; Rus ve Çinliler tarafından paylaşılmış, işgal edilmiş Türkün toprakları.
Türklerin “Ata Yurdu”.
Ne kadar farkındayız?
Google’ın yaptığı analize göre Türkiye’de en çok aranan
kelimeler; seçim gibi, spesifik konuları dışarda tutarsak, 2018’de
dolar-bedelli askerlik, 2019’da sigara fiyatları, dolar, 2020’de ise dolar,
korona ve deprem gibi kelimeler olmuş. Meşgul olduğumuz alanlar bunlar.
Bu nedenle “Osman Batur-Bakhtur-Bahadır” kim diye sormak
istemem, Doğu Türkistan neresi diye sormak istemem, Uygurlar kim desem “reyna”-“ışid”
demelerinden korkarım.
2015 Yılında Erdoğan’la Çine giden “gazeteci” Verda Özer’e
sorsam; “Uygurlar tarih boyu Çinlilerle yaşamışlar, niye kargaşa
çıkarıyorsunuz” der. Demiş de zaten.
En iyisi ben sormayayım, yazayım. Belki okuyan çıkar.
Doğu Türkistan, Çinlinin “Xinjiang-Sincan-yeni ülke” dediği
topraklar. Uygurlar ve Kazaklar gibi, Türkiye’yi çok yakından ilgilendiren
topluluklar yaşıyor.
Bu topluluklar Çinliler tarafından yok edilmeye çalışılıyor. Kimlikleri,
dinleri, adetleri, nesilleri, toplum olarak varlıkları yok ediliyor. Zulmün
haddi hesabı yok. Milyonlarca insan “toplama kamplarında” Çinlileştiriliyor. Ne
Kazakistan Devleti ve ne de Türkiye Devleti bu meseleye ilgi göstermiyor. Çin Komünist
Partisi’nin kültürel politikalarına aykırı gördükleri insanlar hapishanelerde, kamplarda
“doğrultuluyor”. Anlayacağınız “faşist-ırkçı rejim” bir soyu yok ediyor…
Türkiye de, Kazakistan da, Çin’in “milyarlarca dolarlık
yatırımları hatırına” sus pus vaziyetteler.
İnsanlık için hepimiz sesimizi yükseltmeliyiz. Bildiğimiz
bütün dillerde Doğu Türkistan’da yaşayan “Uygurların-Kazakların feryadını”
duyurmalıyız. Hani zamanı geldiğinde diyoruz ya “biz ne büyük milletiz, biz
Türkler, biz Müslümanlar, biz insan hakları savunucuları filan filan”.
Hong Kong’da olanları takip etmişsinizdir. Özgürlükleri için
aylardır mücadele ediyorlar. Onlar bile destek oluyor Uygurlara. Japonlar destekliyor.
Avrupa ülkeleri, Amerika, Yahudiler hepsi bir şekilde destekliyor Uygurları. Ne
Müslüman ülkeler ne de Türkiye’den ses yok. Meseleye duyarlı sivil toplumdan
cılız bir ses yükseliyor ama devlette ise yok.
Ben bu yazıda işin bir başka boyutunu dikkatinize sunmak
istiyorum. İşin “stratejik boyutunu”.
Dev bir ülke gibi gözüken Çin'den korkmamamız gerektiğini anlatmak istiyorum.
Ama önce çok kaba hatları ile Çin’den bahsetmeliyim. İnsan
“ürküyor” değil mi? Koca Çin’e karşı Doğu Türkistan’dakiler. “Bizler” ne
yapabiliriz ki?
Çin’in stratejik problem alanlarını iyi anlarsak, Doğu
Türkistan mücadelesini daha doğru bir zemine oturtur, kuru milliyetçilik söyleminden
çıkarabiliriz. Çin “problemli” bir ülke, “yenebiliriz”, orada da “demokrasi” olabilir,
insan hakları, özgürlükler olabilir.
Çin; etrafındaki birçok ülkeyi işgal etmiş ve ciddi kriz alanları olan, emperyal bir ülke. Doğu Türkistan, Tibet ve İç Moğolistan, Hong Kong bunların en büyükleri. Hatta Mançurya.
Çin’in işgal ettiği ülkeler, bağımsız olabilmek için ciddi
çalışmalar yapıyorlar ve uluslararası destek de görüyorlar. Yani “güç birliği”
yapılabilir.
Demek Doğu Türkistan yalnız değil. Bunu koyalım cebimize.
Çin ve Amerika “Pasifik’te çok ciddi bir rekabet” içinde. Çin’in Pasifik ve Hint Okyanusu çıkışları oldukça problemli. Kendilerine ait olduğunu iddia ettikleri “Çin Denizi”, bölgedeki diğer ülkelerin de “hak ve pay” iddia ettiği bir deniz. Bu bölge petrol ve doğal gaz zengini. Petrol ve doğal gazdan; Brunei, Endonezya, Malezya, Filipinler, Tayvan ve Vietnam da pay istiyor. Adaların aidiyeti de tartışmalı. Ayrıca Malacca Boğazından geçişlerde, Çin deniz ulaşımı olumsuz etkileniyor. ABD bu bölgede açık deniz ulaşımında üstünlüğü önemsiyor. Çin ve ABD bölgede ciddi miktarda askeri yığınağa sahip.
Amerika, Trump döneminden başlayan ve bölgede güç yığınaklanmasını hedef alan bir oluşum içinde. Dörtlü Güvenlik Diyaloğu (QSD) ya da Quad ittifak denilen bu oluşum; ABD-Japonya-Hindistan-Avustralya’yı kapsıyor. Yakın zamanda Güney Kore-Sirilanka-Wietnam’ın da dahil olacağı öngörülüyor. Yani Çin'in karşısında büyük bir güç var.
Ayrıca Hint Okyanusunda, Diego Garcia Üssü etrafında şekillenen ABD deniz gücüne, Almanya ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerinin de dahil olduğunu dikkate alalım.
Çin, her istediğini kolayca yapabilecek konumda değil… Stratejik
bölgelerde, büyük güçlerce çevrelenmiş durumda. Bunu da atın cebinize…
Çin’in rekabet ettiği ülkelerden birisi de Rusya.
Türkistan’ın bir kısmını da Ruslar işgal etmiş vaziyette. Altaylar mesela.
Ruslar ve Çinliler Türkistan coğrafyasını rekabet alanı olarak görürler. Ya
paylaşırlar, ya güçlü olan kazanır. Halen paylaşım dengesi var. Ama yarın
bilinmez.
Yani Rus da çok rahat değil, Çin’in kendine yakın
gelmesinden. Bunu da koyalım cebimize.
Bu rekabete Japonya’yı da ilave etmeliyiz. “Mançurya” bölgesi
Japonların tarihi emellerinin olduğu bir bölge. Japonlar da Uygur bölgesindeki
durumdan rahatsız. Bu da cepte.
Hindistan; nükleer güç ve ekonomisi güçlü bir ülke. Keşmir
bölgesi ve Çin’in Hint Okyanusuna inme ihtiyacı, iki devi stratejik ve uzun
vadeli rakip-düşman haline getirmiş. Bu da cebimizde olsun.
Çin’in problemlerini araştırmaya devam edelim.
Çin şüphesiz dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Bu ekonomi;
enerji, ham madde ve sanayi alt yapısı açısından dışa bağımlı. Ekonominin
kurumsal alt yapısı sistemi yönetemiyor.
Ayrıca, “Çin’in üretim ve ihracatının sürdürülebilirliği
şartlara bağlı”. Tam bir kaynak ve
enerji bağımlısı bir ekonomi. Çin’in ürünlerini pazarlara hızlıca ulaştırabilmesi
için; dünya çapında yaygın, güvenli ve hızlı bir ulaştırma şebekesine ihtiyacı
var. Üretirsin ama ulaştıramazsın. Üreteceksin ama hammadde yok, enerji yok.
Çin enerji verimliliğinde Dünyanın en kötüsü.
Gelecek yıllarda Çin sanayisinin günlük petrol ihtiyacı 17
milyon varil. Bunun 13 milyon varilini dışarıdan getirmek zorunda. Yarısı
Ortadoğu ve İran olmak kaydı ile. İran’da savaş çıksa Çin ekonomisi çöker.
Petrolden daha fazla da gaza ihtiyacı var. Dünyanın en büyük enerji tüketicisi.
Madenler açısından dışa bağımlı. Dünyanın hammadde tüketiminin lideri Çin ve
çoğu dışardan.
Yani “dışarıdan gelen ve dışarıya satmak zorunda olan”,
“sürdürülebilir olmayan” ve zorla çalıştırılan “ucuz işçi” dışında “rekabet gücü
zayıf” bir ekonomi. Bunu da koyun cebinize.
Çin ekonomisinde çok kritik bir konuya daha değinerek, Çin’in
“dev olmadığını” anlayalım. Çin’de 500 milyona yakın insan hala günlük 5,5
dolar gelir seviyesinin altında. Yani günde 2-3 dolara çalıştırılan işçiler ile
sanayi döndürülmeye çalışılıyor. Devlet yapısı tam bir komünist diktatörlük. Ekonomi
“Vahşi Kapitalizm”. Diktatörlük yönetiminde, dışarıya karşı “kapitalist
mantık”, içeridekilere ise “kaşığın ucuyla” verilen bir “tüketim hakkı”.
Yani “sosyal patlama” kapıda. Bunu da koyun cebinize.
Çin; işte bütün bu “hengameyi” atlatabilmek için, halkını;
“diktatörlük rejimi”, “silahlı kuvvetlerin gücü” ve “dünyaya kapalı” rejimi
ile, faşist emperyal bir imparatorluk.
Çin her adımında bu riskleri dikkate alıyor. Çin; kendisine
tehdit oluşturabilecek ülkeleri (Rusya-Kazakistan-Türkiye-Pakistan gibi)
sağladığı veya sağlayabileceği “finans desteği ile pasifize ediyor”. Çin
sanayisi için gerekli olan ham madde ve enerjiyi, Afrika ülkeleri gibi yoksul
ülkeleri “enerji ve hammadde yatırımları ile bağımlı hale getirerek” elde
ediyor. Esaret altında tuttuğu; Uygurlar, Tibetliler, Moğollar, Hong Konglular,
hatta Keşmirliler gibi toplumları; güçlü ordusu, güvenlik güçleri, istihbarat
unsurları ile baskı altına alıyor. Çin en çok dinden korkuyor. Müslümanların
kutsal kitabı Kur’an’ı bile değiştirerek, toplama kamplarında milyonlarca
insanı “Çinlileştirerek”, sosyal patlama risklerini minimize etmeye çabalıyor.
Çin; üretmek ve satmak zorunda. Aksi halde; ekonomi işlemez
ve ülke ayakta duramaz.
Çin; ekonomisinde sürdürülebilirliği sağlamak için; “One Belt One Road- Bir kemer Bir Rota” veya Çince “I dai, I lu” dediği bir ulaştırma projesini, Asya ve Avrupa ülkelerine kabul ettirmeye çalışıyor.
Proje ile gelecek
50 yılı hedefliyor. Projeye harcamayı düşündüğü para 10 trilyon dolar. 65 ülkeye
ve 3 milyar nüfusa ulaşmayı amaçlıyor.
Belt-Kemer’de; kara yolu-demiryolu-gaz-petrol boru hatları, Road-Rota’da
ise; deniz limanları, kıyı altyapıları-gümrük ve depo-antrepo alanları olacak.
Çin bu sistemi kurarken; mevcut limanları uzun süreli kiralamayı, yapılan
otoyollarında viyadük vb. maliyetleri üslenerek, demiryollarına iyileştirme
finans destekleri sağlamayı öngören “ortaklık katkıları” yapıyor.
Yukarıdaki haritada “proje” ayrıntılarını görebilirsiniz.
Avrupa’nın büyük ülkeleri ve Rusya, bu projeden tedirgin ve projeye
mesafeli.
Projede net gördüğümüz; sarı noktalar ile işaretli ülkelerden
hammadde garantisini oluşturmak, ürettiği malları Avrupa ve Rusya’ya satarak,
sürdürülebilir bir “döngü” oluşturabilmek. Ayrıca güneye inen düz beyaz iki hat
ile Hindistan’ı bypass edecek iki ticaret koridoru oluşturmak ve anakaradan
Hint Denizine karşılıklı ticari akışı sağlamak öngörülüyor.
Merkez Asya’dan akacak ana güzergah, hem demir yolu, hem kara
yolu, hem de petrol ve gaz boru hatları, Doğu Türkistan’dan geçmek zorunda. Ayrıca
Pakistan ticaret koridoru da Doğu Türkistan “bağlantı noktasından” başlıyor.
Yani Doğu Türkistan Belt-Kemer projesinin tam düğüm noktasında. Bunu da cebe koyalım.
Çin, Pakistan Ekonomik Koridoru(CPEC) için Pakistan’a 46 milyar dolar yatırım yapacak. Ancak Taliban’ın ve ondan türeyen cihatçı unsurların arkasında Pakistan olduğu unutulmamalı ve Pakistan bu grupları ne ölçüde kontrol edebilir veya Hindistan Pakistan çekişmesi-Keşmir sorunu düşünüldüğünde kontrol eder mi, büyük bir soru işareti. Keşmir konusunda Çin ve Pakistan aynı safta. Bölgenin stabil olması; Afganistan, Çin, Hindistan ve Pakistan arasında varılacak bir uzlaşıya ihtiyaç gösteriyor. Amerika ve Rusya’nın bölge menfaatleri de bununla uyumlu olmak zorunda. Kolay değil.
Pakistan Hindistan krizinden tedirgin olan Çin, Pakistan'dan geçecek ticaret koridorunu bir müddettir askıya aldı. İran üzerinden başka bir yol arayışına da girdi, İran'dan liman kiraladı ve askeri üs oluşturmaya başladı. İran Çin stratejik ittifakı askeri konuları da kapsıyor. Bu ne ölçüde uygulanabilir veya uzun vadeli? İran'ın demokratik bir rejime geçmesi Uygurlar için ne kadar önemli?
Kazakistan ve Türkiye bu projeye balıklama atlayan ülkeler
arasında. Kazakistan petrol ve gaz kaynaklarına Çin çok önemli yatırımlar yapmış.
Ayrıca Kazakistan petrolünün Çin’e aktarılması için boru hatları yapılmış.
Çin’in son projesi kapsamında ise, Doğu Türkistan’dan Kazakistan Horgos kentine demiryolu yapımı
tamamlanmış. Burada dünyanın en büyük kara limanı inşa edilmiş. Karşılığı
elbette Doğu Türkistan’daki 2 milyon Kazak Türkünün Çin’e entegresine ses
çıkarılmaması.
Çin Türkiye’yi önemli “geçiş güzergahı” olarak değerlendiriyor.
Henüz bir termik santral dışında ciddi bir yatırıma sahip değil, ancak 4 milyar
dolarlık bir yatırım öngörüyor. Çin’in esas hedefi ulaştırma güzergahının
iyileştirilmesi. Türkiye’deki 3 üncü köprü ve bazı otoyolların satışı şimdiden
gerçekleşti. Çanakkale köprüsü de bu proje kapsamında Çin’in hedefleri
arasında.
Çin, Türkiye ve Kazakistan’a, yapmış olduğu yardımlar
karşısında bir tek talepte bulunmakta. Doğu Türkistan halkının insan hakları
mücadelelerine destek vermemeleri. İki hükümet de söz verdikleri gibi Doğu
Türkistan’a destek vermemekte, soykırıma gözlerini kapatmakta.
Ancak, Çin’in ulaştırma projesi, çok ciddi risklerle karşı
karşıya. Çin denizindeki geçiş yerlerinin çatışma alanı olması, Pakistan
üzerinden yapılacak Ticaret koridorunun Taliban ve Keşmir krizinden etkilenmesi
ve Hindistan’ın projeye olumsuz tavrı, Kazakistan istikametinin Rusya’nın
projeye endişeli ve soğuk duruşu, İran-Çin stratejik ittifakının küresel risklerle karşı karşıya oluşu, projenin geleceği konusunu şüpheye sokmakta.
Çin kemer-rota projesini, diğer ülkeleri kalkındırmak
amacıyla değil, kendi ham madde ve enerji güvenliği ile pazarlara malının
ulaştırılmasını garantiye almaya yöneliktir. Bu Çin’e önemli avantajlar
sağlayacaktır elbette. Ancak ABD-AB-Rusya gibi, büyük üretim kapasitesine sahip
ülkelerin bu projeyi engellemek için ellerinden geleni yapacakları da unutulmamalıdır.
Çin proje için sadece küçük ölçekli ülkeleri ikna
edebilmiştir. Balkanlar ve Doğu Avrupa’daki birkaç ülke ulaştırma alanında Çin
ile ortak çalışmalar yapmışlardır. Ancak Almanya gibi önemli ülkeler konuya
soğuk durmaktadır.
Yani, Çin’in kemer-rota projesi “büyük güçlerin” direnciyle
karşı karşıya ve halen “hayal”. Bunu da cebe koyalım.
Çin, üretebilmek ve pazarlara ulaşabilmek için, “kemer-rota
projesine” büyük yatırımlar yapmak zorunda ve bu projenin de askeri üslerle
korunmasına ihtiyacı var.
Ancak durum hiç de kolay değil. Çin yatırımlarındaki büyük düşüşü grafikten görebilirsiniz. Askeri üslerle koruma ihtiyacı maliyetleri daha da artırır. Ayrıca küresel ittifaklardaki değişimler, Çin’in “esnek olmayan” bu projesini “bataklığa” dönüştürür. 10 trilyon dolar, uçar gider.
Gerek Kazakistan, gerekse Pakistan istikametine gidecek yolların Doğu Türkistan coğrafyasına bağlı olması, Doğu Türkistan’ın stratejik önemine ciddi katkı sağlamakta, ayrıca Doğu Türkistan’ın; petrol, doğal gaz, uranyum, kömür, altın ve gümüş madenleri bakımından oldukça zengindir. Bu avantajlar Doğu Türkistan’ın stratejik değerini artırmaktadır.
Yani Doğu Türkistanlıların eli güçsüz değildir. Oyun kuralına
göre oynanırsa stratejik avantajlar pazarlık olarak kullanılabilir.
Gerek Amerika’nın gerekse Almanya’nın politik açıdan Uygur
meselesine sahip çıkması da çok önemli bir avantaj. Dünya Uygur Kongresinin
geçmiş ve mevcut başkanlarının ABD ve Almanya’da olmaları çok önemli. AKP
iktidarı, Kader hanımı Türkiye’ye kabul etmedi, o da Amerika'ya gitmek zorunda kaldı.
Çin “düşman bir bölgede ilerlediğinin farkında”. Ürkütmeden adımlarını
atmaya gayret ediyor. Orhun kitabelerinde yazdığı gibi, “Çinin gülen yüzüne
kanmamak” gerek. Çin’in yatırımları Kazakistan, Türkiye, Pakistan gibi ülkelere
cazip gelse de, Çin’in ikinci bir Moğol istilası gibi batıya doğru ilerlemeye
çalıştığı unutulmamalı.
Doğu Türkistan için durum hiç “ümitsiz değil”, aksine Doğu
Türkistan çok sayıda avantaja sahip. Her ne kadar AKP-MHP hükümeti gözlerini
kapatsa da, gelecek iktidarların konuya gereken önemi vereceklerinden emin
olsunlar.
Doğu Türkistanlılar, sadece Türkiye ve Kazakistan’a baskı
uygulamakla yetinmemeli. Özellikle zulme uğrayan, işgal edilmiş; Tibet, İç Moğolistan,
Hong Kong ile dayanışma içine girmeli ve ortak politikalar geliştirmeli. Ayrıca
ABD ve AB kamuoylarına, Japonya’ya konunun aktarılması ve güçlü baskı oluşturma
taleplerinde bulunmaları gerekir. Japonya’nın bölgesel politikaları Doğu
Türkistan’a ilgi duymasını gerektiriyor, unutulmamalı. Avrupa’dan çok sayıda
ülke son günlerde meseleye hayli ilgi göstermektedir.
Doğu Türkistanlılar; meseleyi “din-ırk konteksinden” çıkartıp,
“ağır insan hakları ihlali ve soykırım” noktasından dünya kamuoyunun gündemine
taşımalı. Dünya'dan ve Türkiye kamuoyundan bu şekilde daha çok destek alabileceklerdir. Sol
kesimlerin desteği önemsenmelidir. HDP milletvekili Gergerlioğlu’nun samimi
desteği, Uygurlara ve elbette Türkiye’deki birliğe ve dirliğe de hizmet eder niteliktedir ve çok değerlidir.
Uygurlar; silahlı cihatçı karakterli olayların içerisinde
hayli görülüyorlar. Suriye-İdlip’te bu gruplar mevcut. Bu kendilerine
yapabilecekleri en büyük kötülük olur. Çin de bu konuyu istismar ediyor. Çok
dikkatli olunmalı. Uygur davası bir “insan hakları davasıdır”. O kadar.
Türkiye sivil toplum kuruluşlarının; anlamsız “din ve ırk
söylemlerini” terk etmeleri ve netice getirmeyecek gösteriler yerine, ABD, AB
ve Japonya’da yoğun temaslar geliştirmeleri, BM kurumlarını etkin bir şekilde
kullanmaları, İslam İşbirliği Örgütü ve Amnesty International gibi örgütlerle temas
kurmaları daha uygun olacaktır.
Bu arada TİKA gibi kamu kuruluşları ile Türkiyeli sivil
toplum kuruluşları; Doğu Türkistan ahalisinin insan kaynaklarının
yetiştirilmesi, mikro sermaye kapasitelerinin artırılması, belediyeler ile
yerel işbirlikleri geliştirilmesi üzerinde önemle durmalı. Ticaret yapacaklar,
Çinli firmalardan mutlaka Doğu Türkistan’lı ortaklar talep etmeli.
Çin’in, yerel demokrasi konusunda cesaretlendirilmesi de elbette
çözüme katkı sağlayacaktır.
Ortak yaşamaya evet ama soykırıma hayır.
Doğu Türkistan mazlumdur, soy kırıma uğramaktadır. Ancak
güçlüdür. Şartlar aleyhine değildir. Ümit çok güçlüdür. Onlar nice Osman
Baturlar çıkarabilecek kahraman insanlardır.
Bunu Türkistanlılar unutmasın. “Devler, cücelerden daha kolay yıkılır”.
Lütfen desteğimizi esirgemeyelim.
Çok ayrıntılı vee aydınlatıcı bir yazı okumuş oldum. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
SilAdelina Hanım,Yazınızı okudum aydınlatıcı bir yazı oldu.Çok teşekkür ederim. Mail adresim yuceltanay@yahoo.com Saygılar
Silokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilYazılarınız, baş döndürücü bir şekilde değişen/devinen dünyayı anlama ve ona bakışımızı değiştirme konusunda epey yardımcı oluyor.
YanıtlaSilÜlke ve kişiler olarak bölgesel ve global anlamda bu değişimi anlamadan, ayak uydurmadan, değişimin bir parçası olmadan var olmamız mümkün değil.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Lütfen devam.
https://ucnoktaaforizma.wordpress.com
okuduğunuz için teşekkür ederim..
SilBelki bir nokta daha. ABD uzun vadede Çin'i parçalamadan baş edemeyeceğini biliyor. Tabiri caizse "hır çıkarmak" için bahane/fırsat ve doğru zamanı bekliyor gibi.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim. enerjiye ve pazarlara ulaşamayan çin zaten dağılır merak etmeyin...
SilFarklı ses ve düşünceler duymak insanı umutlandırıyor
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
SilKaleminize sağlık..
YanıtlaSilBenim için İstifadeye nedir bir yazı oldu.
Görüşlerinize katılıyorum. Bizim inandığımız dinde kuşlar filleri yeniyor, ne kudretli devletler geldi geçti tarih sahnesinden.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
Silbende destekliyordum uygurluları ama dediğiniz gibi suriyedeki teröristlerle işbirliğinden dolayı soğudum
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim, onların küçük bir azınlık olduğunu unutmayın...
Sil
YanıtlaSilHer zaman ümit var olmak gerek.
Bütün bu bilgiler geleceğin habercisi.
Emeğinize sağlık...
okuduğunuz için teşekkür ederim
SilİNŞALLAH Türkiye 🇹🇷 Cumhuriyeti Devletimizin yönetimine, iktidara Doğu Türkistan davasına sahip çıkacak Milli bir hükmet yönetimi gelir. Bugün kü hükümet maalesef kendini. bitirdi. Allah razı olsun böyle aydınlatıcı bir bilgisel yazı paylaşımınız için, çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
SilEn azinda bu zulmu duyan, hisseden even Uyghurlain acisini paylasan bir suru insan var Turkiyede..Ellerinize saglik..
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilHarika bir analiz olmuş. Elınize, yüreğinize sağlık. Lütfen yazılarınızaa bu kadar çok ara vermeyin. Dr. C Haluk Özalp
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim... Biraz kişisel işlerim var.. Yazılar ister istemez aralıklarla mümkün oluyor.. Kusuruma bakılmasın lütfen...
SilÇin, Türkiye ve Kazakistan’a, yapmış olduğu yardımlar karşısında bir tek talepte bulunmakta. Doğu Türkistan halkının insan hakları mücadelelerine destek vermemeleri. İki hükümet de söz verdikleri gibi Doğu Türkistan’a destek vermemekte, soykırıma gözlerini kapatmakta. malese böyle !
YanıtlaSilaslında gerek çinin gerekse Amerika,AB ve Rus ortadoğuda etkin olması Türkiyenin çıkarlarına aykırı bunu yöneticilerin idrak etmesi ve yapacağı antlaşmalarda bu konuya hassasiyet göstermelidir.
Doğu Türkistanlılar; meseleyi “din-ırk konteksinden” çıkartıp,
düşüncenize saygı duymakla doğru bulmuyorum. Türkiye dışındaki güçler hep bizi dinimiz ve Türklük üzerinden değerlendirmektedir. ben Türk olmayı bir ırk olarak değerlendirmiyorum bu bizim genel ismimiz ve inancımıza kapsamaktadır. türkiye yi soykırım ile itham eden milletin çoğunun geçmişinde başka milletleri asimile etmesi ve o milletlerin zenginliklerine çökmüş oldukları ve soykırım yapmış olmaları bir gerçektir.
¬ABD, AB ve Japonya’da yoğun temaslar geliştirmeleri, BM kurumlarını etkin bir şekilde kullanmaları ¬küfür tek millettir. bizim bizden başka dostumuz bulunmadığı kurtuluş savasında ortaya konulmuştur. haçlı zihniyeti sürekli diri olarak tutulmaktadır. ancak siz güclü ve birlik olursanız size birşey yapamazlar ufacık bir olayda avrupanın Türkiye ye karşı tavrı ortadadır. Amerika ise ! amerikalıların menfaatini düşünür. kapitalist anlayış geregi .
Rahmetlik İsa Alptekin beye yeterince sahip çıkılmadı. bu konuda Aykut Edibali ve arkadaşlarının çabası takdire değer Doğutürkistan davasına sahip çıkmışlar, Türkiye de kimse bu konuyu dillendirmez iken Doğutürkistan davası diye bir kitap hazılanıp Otağ yayınlarında yayımlanmıştır. selamlar
okuduğunuz için teşekkür ederim... selçuklu ve ilk osmanlının balkan stratejilerini okumanızı öneririrm..
SilDaha öncede yazılarınızı takip ediyordum.ufuk açıcı geniş bir bakış açısı .yeni yazılarınızı bekliyoruz.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim.. yazılarımdaki aksamalar için kusuruma bakılmasın lütfen...
SilYazınızı büyük bir dikkatle okudum. Çin neden azınlık grupları Çinlileştiriyor? sorusuna iyi bir cevap vermişsiniz. Bende bu konuyla ilgili bir YouTube videosu çekmek istiyorum. Konuğum olur musunuz?
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim. youtube şimdilik mümkün değil... bir yıl sonra inş.
Silçok faydalı brk yazı oldu. Allah ilminizi artırsın. Şurası çok önemli. Uygurların haklarını savunurken -din ve milliyetçilik- dili, vaziyeti algılamada sorunlar oluşturuyor. Bu yazıyla bende daha iyi algı sahibi oldum. Başarılarınızın devamını dilerim
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilVarsın Twitter açılmasın Adelina Hanım, biz sizi burada buluruz.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilHarika bir yazı, çok net etkin özetleme yapılmış, gereksiz detay olmadan anlatılmış hızlı ve doyurucu bir şekilde bölge, olaylar ve devletler konusunda bilgi sahibi oldum. hazine bulmuş gibiyim 😊
YanıtlaSilAdelina Hanım,Doğu Türkistan'la ilgili yazınız ümit verici. İnşallah.
YanıtlaSilTeşekkürler.
Adelina Hanım, Doğu Türkistan hakkındaki ümitvar yazınız için teşekkür ederim, Doğu Türkistan'ın kurtuluşu için tüm şartların bir an önce oluşması için gayreti bizden neticeyi Allah'tan diliyorum.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim.. Rabbim yardımcınız olsun.. Herkes elinden geleni esirgemezse, menzil daha kısa sürede aşılabilir elbette..
SilAdelina Hanım, Doğru Türkistan ve Uygur Türkleri Davası için beslediğiniz bu duygu ve şuur keşke bizim devlet adamlarımızda ve politikacılarımızda da olsa...
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim..
Sil