Meral Akşener nereye koşuyor...


İYİ Parti’nin geleceği. 

Ya da “kurultay sonuçlarını” nasıl okumalıyız?

“Milliyetçi Merkezin” tek temsilcisi olan MHP, Haziran 2015’ten sonra, “Dindar Merkezin” en güçlü temsilcisi AKP’nin lideri Erdoğan’ı, “kararlaştırılmış ortak güç merkezinin kaptanı” yapmaya karar verdi.

Ya da, müştereken “Milliyetçi-Dindar-Devletçi Merkez” oluşturulmaya karar verildi.

Ve böylece, belirlenmiş “karar” çerçevesinde, Kasım 2015 seçimlerine girildi.

AKP, Haziran 2015’te % 41 oy almasına karşılık, Kasım 2015’te % 50’lere ulaştı. MHP ise; Haziran 2015’te % 16 oy almasına karşılık, Kasım 2015’te %12’ye geriledi.

Devlet Bahçeli; “devletin bekası için” partisinin geleceğini de, Erdoğan’ın başarısına bağlamış oldu.

Bahçeli’nin yeni stratejisi; “Erdoğan’ın mutlaka iktidarda tutulması” ya da “Erdoğan liderliğinde devletçi bir siyaset etrafında kilitlenilmesi” olarak özetlenebilir.

Böylece “Milliyetçi-Dindar-Devletçi-Güvenlikçi” bir “koalisyon” ortaya çıktı.

Bahçeli’nin “MHP ve onun Liderliğini” Erdoğan etrafında konumlandırması da, MHP tabanında tartışmaları beraberinde getirdi. Kimileri “Devlet beyin vardır bir bildiği” diyerek bu kararı destekledi, Erdoğan’ın siyasetini onaylamayan MHP’li çoğunluk ise “yeni lider” arayışına girdi.

Meral Akşener de bu dönemde “siyasi lider” olarak ortaya çıktı ve “sivrildi”.

MHP Genel Başkanlığına talip olduğunda, Türkiye’deki “muhalif kitleleri heyecanlandıran kadın lider Meral Akşener”, kamuoyu yoklamalarında % 14-16 civarında bir “teveccühe” sahipti.

Polis barikatları önünde, parmaklıklara tutunmuş fotoğrafını unutmam.

Toplumsal muhalefetin “ümidi”, çıkış yolunun yeni “deniz feneri” gibiydi.

MHP Kurultayında kazanmasına rağmen, AKP’nin “yargı üzerindeki etkisi” devreye sokuldu, Cemal Enginyurt’un daha sonra “itiraf” ettiği gibi, kurultay yasal saydırılmadı, iptal ettirildi.

Akşener ve arkadaşları da İYİ Parti’yi kurarak, siyasete yeni bir partide devam etme kararı aldı.

Her yeni partinin kuruluş aşamasındaki iddiasını Meral Akşener de ortaya koydu. “Biz Merkez Partisiyiz” diyerek, Türk siyasetinin merkezine talip olma stratejisini benimsedi. Ekim 2017.

Ancak; ne kadroların, ne de ortaya konan fikirlerin, “merkezle” alakası yoktu. Sosyal hadiselere tek pencereden bakan, ırkçılık derecesinde Türkçü, dini değerleri “bayram namazı kılmak zanneden” ulusalcı, Kürt meselesini “ordu çözer” diyen güvenlikçi, eski DYP çizgisinden gelen “tabanı kalmamış vitrinlikler”, ülkücü mücadelenin içinden gelmiş bazı ekipler, yani “karma karışık” bir kadrosu vardı, Meral Akşener’in.

Meral Akşener’in “parası” da yoktu. Parti, emekli maaşları, alınan borçlar vb. ile yürütülmeye çalışılıyordu.

Maddi sıkıntılar ve “Akşener’in üzerinde oynanan oyunlar” Akşener’i çıkmaz sokaklara itmiş ve bize anlamsız görünen bu tür kararları da almış olabilir.

Ancak, “toplumsal muhalefete” liderlik etmesi beklenen liderin; yönünü kestiremediğini, siyaset stratejisini netleştiremediğini, parti içi güç dengeleri arasında savrulduğunu da söylemeliyim. Akşener’in borçlarını ödeyebildiğinde “şimdi kendimi genel başkan hissettim” sözünü unutmam. Hakkını teslim etmek gerek, gerçekten zor günler yaşadı.

Haziran 2018 seçimlerinde; MHP % 11, İYİ P ise % 10 oy aldı. Devlet Bahçeli, hem “Erdoğan’ı başkan seçtirdi” hem MHP’nin oy oranını korudu. 

İYİ P’nin aldığı oyların; % 4’ünün MHP’den, % 3’ünün CHP’den, % 1’inin AKP’den, % 1 kadarının ise merkez sağ oylardan olduğu değerlendiriliyor analistlerce. MHP’nin de; AKP’ye giden eski MHP’li oyları geri alarak, eksiğini tamamladığı belirtiliyor.

İYİ P; milliyetçiliğe ve laikliğe önem veren, şehirli-daha ziyade sahil şehirlerindeki, bir seçmen kitlesine oturdu. MHP ise; dindar milliyetçi, kasabalı milliyetçi, Orta Anadolu profilli milliyetçi-dindar zemine oturdu.

Bu seçim sonuçları ve oluşan seçmen profili, Meral Akşener için ne anlam ifade etmeliydi?

Meral Akşener’in sonraki duruşuna ve siyaset tarzına baktığımızda, Mart 2019 yerel seçimleri gibi, “bir ayağı milliyetçilikte olan bir merkez sağ parti olma” çizgisinin korunduğu görülüyor. Parti kadroları da bunu yansıtıyordu.

İYİ P; arzu edildiği ölçüde, merkez sağa yerleşemedi. Ya da eskinin merkez sağı dağıldığı için, bu tür seçmen bulamadı. CHP’li ve şehirli MHP’lilerle sınırlı gözüktü.

Kürtlerden anlamlı bir oya da ulaşamadı Meral Akşener. “Merkez sağı da temsil etmenin” en önemli siyasi karakteristiklerden biri olan, “Kürt meselesine çözüm üretilmesi” konusunda Akşener, yeteri kadar “cesaretli” olamadı. Bu konuda “arka kapı siyasetini” tercih etti. MHP’nin baskısını hep üzerinde hissetti.

AKP-MHP ve Ulusalcılar koalisyonunun, 2018 yılından bu yana, Türkiye toplumuna enjekte ettiği “milliyetçi-devletçi söylem”, ister istemez toplumda “milliyetçi eğilimleri” artırdı.

Bazı araştırmacılar; “iyi bir milliyetçi liderlik ile”, söz gelimi “Süleyman Soylu” gibi bir figürle, % 25’lere ulaşacak bir “milliyetçi-devletçi siyaset” tabanının varlığından söz etmekte.

Burada şunu ifade etmek gerekir. “Milliyetçilik” her toplum için çok önemli. Küresel entegrasyonun arttığı günümüzde dahi, “milliyetçiliğin sağlayacağı, küresel yarışta yer alma duygusu” henüz gelişmemiş ülkelerde bir manevela işlevi görüyor.

Ancak; bunun nasıl bir milliyetçilik anlayışı olacağı çok önemli.

Türkiye gibi, “imparatorluk bakiyesi toplumlarda” söz konusu milliyetçiliğin çok iyi tanımlanması gerekir. Toplumun bir kısmını ayrıştırabilecek “zehirli milliyetçiliklerden” kaçınmak şart. Toplumun tamamını kucaklayıcı “pozitif milliyetçilik”, toplumun bütün katmanlarına, ortak hedefler verebilecek “müşterek vizyonlu milliyetçilik” anlayışı önemli.

Etnik bir tanımlama olmamalı. “Türk Milliyetçiliği”, “Atatürk Milliyetçiliği” gibi, toplumun bir kısmı tarafından “benimsenmeyecek” tanımlar yapılmamalı.

Yazının konusu bu olmadığı için, “nasıl bir milliyetçilik” meselesini sonraya bırakalım.

Gelelim Meral Akşener konusunda duyulan bazı tereddütlere.

-          “Meral Akşener, Cumhur İttifakı’na katılacak mı, Millet İttifakı ile yola devam mı edecek?”

-          “Meral Akşener, devleti mi önceleyecek, milleti mi?”

-          “Meral Akşener, Kürt meselesinin çözümünde; güvenlikçi çözümden mi, sosyolojik çözümden mi yana?”

-          “Millet İttifakının ortak cumhurbaşkanı adayına razı olacak mı, kendi adaylığında ısrar edecek mi?”

Yukarıdaki belirsizlikler, Meral Akşener’in gideceği istikamet konusunda şüpheye düşülmesine neden oluyor.

İYİ P; “milliyetçi-devletçi mi”, “demokrat-toplumcu mu” olacak?

Akşener’in duruşu tam kestirilemiyor. Ne toplumdan, ne de devletten ayağını çekiyor. İki ayağı farklı yerde.

Partinin kadroları da bu iki ana istikameti yansıtan özellikler taşıyor.

“Milliyetçi-Ülkücü-Devletçiler” ile “Demokrat-Toplumcular” iki güçlü grubu oluşturuyor. Ancak İYİ P’nin milliyetçi tabanının “daha demokrat olabileceği” işaretleri olduğunu belirtelim.

Son kurultayda, merkez sağdan gelen, yüzleri topluma ve demokrasiye daha dönük olan grup, milliyetçiler tarafından tasfiye edildi.

Bu tasfiye; sıradan “particilerin ayak oyunu mu?” yoksa, Meral Akşener’in bilinçli bir tercihi mi, bilemiyorum. Kulis yazılarına baktığımda, Meral Akşener’in bilinçli tercihi olduğu gözüküyor.

Biz, bilinçli bir tercih olduğunu varsayarak, analizimizi sürdürelim.

İYİ Parti; bundan böyle “milliyetçilerin otağı” olacaksa, parti omurgası “devletçi bir çizgiye oturtulmuş” anlamı da taşıyabilir. Bu da bizi “Akşener, Erdoğan’a destek verecek” sonucuna sürükler. Bu olabilir mi? Olabilir.

Milliyetçiler; “toplumcu milliyetçilik” ile “devletçi milliyetçilik” arasında bir tercih yapabilirler ve bu partiye başka bir anlam katabilir, MHP’ye kıyasla.

Akşener’in “devletçi yüzü” olduğunu düşünmüşümdür. Demokrasi adına da hep bundan endişe duymuşumdur.

Akşener’in İYİ P kadrolarını “daha fazla milliyetçileştirmesi” başka anlamlar da taşıyabilir. Bu ihtimali de hiç yabana atmamak gerek.

Millet İttifakı’nın hedefi; “Cumhur İttifakı’nı zayıflatmak” ve “Millet İttifakı’nı iktidara taşımak”. Yani, halen siyasi bloklaşmadaki güç mücadelesi böyle kurgulanmış durumda.

Türkiye’nin en kötü zamanları yaşamasına rağmen, Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin oyları belirli bir seviyenin altına indirilemiyor. Toplamları, ortalama % 44-46 arası. CHP’nin oyları % 25-26’yı geçemiyor. Millet İttifakı, HDP’yi ittifaka alamıyor. Gelecek Partisi ve Deva Partisi beklenen atılımı yapamadı, ikisinin toplamı % 4-5’lerde. Saadet Partisi’ne AKP’den anlamlı bir seçmen kayması gerçekleşmiyor. Bu durumda Millet İttifakı’nın % 50 artı biri bulması mucizelere bağlı. Çokluğa rağmen iktidar olamayabilirler.

İşte bu noktada, başka bir oyun planı işe yarayabilir.

Cumhur İttifakı’nın büyük ortağı daha fazla eritilemediğine göre (AKP’nin kemik oyları % 30’un altına inmiyor), “Küçük ortağın üzerine oyna” taktiği, işe yarayabilir.

Devlet Bahçeli’nin iyice yaşlanmış olması da bu taktiğin uygulanmasını kolaylaştırabilir.

Türkiye genelinde % 20’lere yakın “milliyetçi oy tabanı” var. Bu oyların önemli bir kısmı İYİ P’de toplanabilir. Bunun için İYİ P’nin daha fazla milliyetçileştirilmesi işe yarayabilir.

Milliyetçi görünümü artırılan İYİ P ile MHP tabanını eritmek.

İYİ P’nin iktidar olma şansı arttığında, benim hiç şüphem yok, daha çok “milliyetçi” Meral Akşener’in yanına gelecektir. Bu Cumhur İttifakı’ndan en az % 5-6 daha oy koparabilmek anlamı taşır. Cumhur İttifakı % 38-40’lara düşer, iktidardan gideceği ortaya çıkacağı için AKP’deki çözülmeyi de tetikler.

Meral Akşener’in “yeni stratejisi” bu mu? Yoksa benim “hüsnü kuruntum mu?” Açıkçası emin değilim.

İYİ P bu yolla kendi oy potansiyelini % 15 ve üzerine taşıyabilir. İYİ P, “toplumcu-milliyetçi” çizgi benimseyerek, milliyetçilik de daha pozitif bir çizgiye çekilmiş olur.

“Toplumcu-Milliyetçilik” ile ırkçılıktan uzaklaşılır, toplumun tamamına hitap edilmeye gayret edilir.

En önemlisi ise, Millet İttifakı; hem cumhurbaşkanlığını, hem de parlamento çoğunluğunu “garantiler”.

Meral Akşener’in, “devletçi-milliyetçi” veya “toplumcu-milliyetçi” tercihi, nerede duracağını da belirleyecektir.

Benim kanaatim, Akşener “toplumcu-milliyetçi” bir çizgiyi tercih edeceği yönünde.

Ancak “devletçi-milliyetçi” bir çizgiyi tercih etmesi de ihtimalden uzak değil.

Yorumlar

  1. Meral Hanım'ın yeni stratejisi "küçük ortağın üzerine oyna" taktiği olabilir mi sorusu can alıcı bir soru. Üzerine düşünülmesi gerekiyor.

    Şeytanın gör dediği deyip farklı ve marjinal de bakılabilir : Son kongrede aykırı sesler elendi, milliyetçi/devletçi damar ön plana çıkarıldı. İmajı eskiyen Bahçeli yerine taze kan olarak mı hazırlanıyor acaba, etrafı temizlenerek. Çünkü siyasette olmaz diye bir şey yok. Mesela Süleyman Soylu, Erdoğan sonrası siyasette yokum, demiş. Toplumdan ciddi bir istek gelse, gel şu partinin başına diye, hayır mı diyecek. Belki aynı şeyler değil ama bir zamanlar zillet dediğini daha sonra yerli ve milli diye yanına çağırabiliyor, olmayınca yine zillet diyebiliyor.

    Du bakalım ne olacak....
    Güzel bir analiz olmuş, kaleminize sağlık diyeyim Adeline Hanım.

    Ö. Özel

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim Özgür bey. Seçmen tabanı mevcut istikametti muhafazasını gerektiriyor. Erdoğan'a vereceği desteğin tabanı tarafından kabul edilmesi çok zor. Lakin, yaratılabilecek senaryolar, tıpkı Bahçeli Erdoğan koalisonunu halkın kabulüne zorladıysa, bir başka senaryo bu senaryoyu da zorlayabilir. Ama MHP tabanını "çalmak" planı da. Dediğiniz gibi "bakalım" Mevla neyler.

      Sil
  2. Meral Hanım cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olması ile tercihini göstermişti zaten. Bu günlerin sorumlusu kendisidir. / %7,5 oy aldı. Bunun üzeri gidip evinde oturması gerekirken devam ediyor. Vazifesi bitmedi herhalde.

    YanıtlaSil
  3. Uzun zamandir merak ettigim cok guzel bir Aksener analizi olmus. Emeginize saglik. Aksener cok guzel bir ruzgarla sahneye giris yapti. Onceki magduriyetlerinin etkisi, karizmasi ve iktidarin yipranmisliginin bunda cok etkisi vardi. Ama Muharrem incenin adam kazandi vakiasinin zamana yayilmis versiyonu oldu. Cok kotu ekip kurdu. Iskence ve yolsuzlukla adi anilanlarla ekibini doldurdu. Bu durum baslangicta yipranmama ve derinlerle iyi gecinme olarak degerlendirilebilir. Ama liderlik cesaret ve risk almayi gerektirir.
    Soylem ve eylemleride ekip tercihlerinden daha iyi olmadi. Ekonomi ile ilgili ben anlamam demesi tam bir faciaydi. Basbakan adayinin ekonominin temel meselelerini bilmeme gibi bir luksu yok. Cok teknik detaylar haric bilinmeyecek bir durum da yok. Konusmalari heyecandan uzak, halkin sikintilarina yeterince deginmedi. Bu durum yine cok kotu bir mutfaga sahip oldugunu yeterince bilgi beslemesinin yapilmadigini gosteriyor. Biraz dikkat ve cesaretle baslangicta %20lere kadar cikarilan potansiyel
    hesabini bile cok hizli asacakti. Baslangicta ilgisini cekmediklerininde ilgisini cekecekti. Su haliyle vasati asamaz. %10 lar civari bir oy Aksener icin cok kotu bir hedef tercihi olur. Radikal bir demokrasi ve ekonomi soylemine, Saraya degil halka donmesi lazim. Cunku esasinda karsisinda her yonuyle bitmis/bitirilmis bir ulke ve iktidar var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okuduğunuz için teşekkür ederim. endişeleriniz üzüntü verici maalesef

      Sil
  4. Benim gözlemleyebildiğim kadarıyla İyi Parti ve Meral Akşener yükselişte ama ben Türkiye'nin sorunlarını çözebilecek bir vizyonu olduğu kanaatinde değilim. Devletçi ve güvenlikçi politikalar ile Türkün Türkten başka dostu yoktur, etrafımız düşman kaynıyor sloganları ile bir arpa boyu yol gidemez yüz yıl sonrada aynı yerde oluruz.

    YanıtlaSil
  5. okuduğunuz için teşekkür ederim, anketlerde % 10-12 civarı gözüküyor. yükseliş var. ancak güçlü bir parti olabilme potansiyeli yok. hükümet ortağı konumunda, bahçelinin yaşlı olması mhp den bazı seçmeni kendine çeker bu da %14-15'ler eder, makro meseleler için çözümü yok, zaten hiç bir partinin çözümü yok...

    YanıtlaSil
  6. Fabrika ayarlarına dönüyor. Demokrasi bandına göz kırptı ama hiç niyeti olmadığı kadrolarindan besbelli idi...

    YanıtlaSil
  7. Kuruluşundan bu yana İYİ Parti teşkilatında görev yapan ve akademik olarak da siyaset bilimi üzerine çalışmalarını sürdüren birisi olarak, farklı bakış açılarıyla yapılan analizleri takip etmeye çalışıyor ve değerli buluyorum. Partinin sosyolojik tabanı ile ilgili olan tespitiniz doğrudur. Bu gerek partinin yaptırmış olduğu, gerekse bağımsız olarak yapılan kamuoyu çalışmalarında ortaya konmuştur. Partinin tabanını, kentli, eğitim seviyesi yüksek, milliyetçi ve demokrat ağırlıklı bir seçmen yapısı oluşturmaktadır. Partinin ideolojik duruşu ile ilgili olarak yapmış olduğunuz 'Milliyetçi-Devletçi' tanımlamanıza ise, kastettiğinizi katı bir güvenlikçi anlayış olarak değerlendirerek tamamen katılmamakla birlikte, bizim devlete bakış açımızın ise baskıcı ve otoriter bir yapıdan ziyade ulusal çıkarlar çerçevesinde bir yaklaşım olduğunu belirtmek isterim. (İktidarın almış olduğu kimi meclis kararlarına vermiş olduğumuz destek bu bağlamda verilmiştir.)
    Diğer bir tespitiniz olan kuruluş aşamasındaki 'Merkez Parti' olma arzu ve isteğinden uzaklaşılmış olunmasına üzülerek de olsa katılıyorum. Yalnız bunun sebebini sadece parti içi dengeler, izlenen parti politikası ve Meral hanımın kişisel tercihlerinde aramamak lazım. Yazınızda kısmen belirtmiş olsanız da, partinin kuruluş aşamasından itibaren iktidarın tüm devlet ve medya gücü ile partimizin kurucularına, teşkilat üyelerine ve kurumsal kimliğine karşı yaptıkları baskı ve yıldırma politikasına karşı yapılan mücadele ne yazık ki partinin kimlik ve taban oluşturma kaygısının önüne geçmiştir. İYİ Partinin Cumhur ittifakı saflarına katılması ise mümkün görmüyorum. Genel Merkezinde çok iyi bildiği gibi, parti tabanı biatçı bir anlayıştan ziyade itiraz eden, sorgulayan bir kitleden oluşmaktadır. Olasılık çerçevesinde böyle bir ihtimali düşünecek olsak bile, partinin, seçmen kitlesinden önce teşkilatlarının büyük çoğunluğunu kaybedeceğini söyleyebilirim. Diğer bir seçenek olarak kamuoyunda dillendirilen 3. bir ittifak seçeneğinin ise oluşabilme ihtimalini olasılık dahilinde görmekle birlikte bunda da CHP'nin izleyeceği siyasetin belirleyici olacağını düşünüyorum.
    Analizinin asıl can alıcı noktasına gelirsek, MHP'den seçmen almak ve dolayısıyla Cumhur ittifakını zayıflatmak adına İYİ Partinin milliyetçi görünümünün artırılması tezinize ise katılmıyorum. Halihazırda partinin kurucu kadrosunu, bizim parti içindeki söylemimizle partinin omurgasını MHP'den gelen ve orada liderlik iddiasında bulunmuş kişilerin başını çektiği milliyetçiler oluşturmaktadır. Bu sadece genel merkez özelinde değil, kuruluş aşamasında il ve ilçe teşkilatlarının çoğunda da böyleydi. O gün ve sonrasında gelecek olanlar zaten geldiler. Tam aksine İYİ Parti söylem ve eylemleriyle merkeze yerleşmek adına bir çabanın içerisindedir. Meral hanımın son kurultay konuşmasının içerisinde de bunları görebilirsiniz. Kurultay öncesi il ve ilçelerdeki yeni teşkilatlanmalarda da partinin yapısı bu yönde bir evrilmenin içerisinde olmuştur. Kendisini demokrat olarak ifade eden, bir zamanlar Ak Parti'de görev yapmış, sol görüşten gelen pek çok yeni üyemiz teşkilatlarda görev almıştır. Örneğin yöneticisi olduğum ilin ilçelerinden birisinin başkanı bir zamanlar CHP'de siyaset yapmış sosyal demokrasiye inanmış birisi iken, diğeri Ak Partiden gelen kendisini demokrat olarak tanımlayan birisidir.) Sonuç olarak milliyetçi bir duruş ve söylem (Devlet kurumuna olan saygı ve millete sevgi çerçevesinde) bu partinin kuruluşundan itibaren mevcuttu ve olmaya da devam edecektir. Fakat bizlerin bir diğer önceliği de, tek adamcı bir otoriter yönetim anlayışından vazgeçilerek, çoğulcu bir demokrasinin kurumlarının sağlıklı bir şekilde tesis edilerek yeniden işletilmesidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okuduğunuz için teşekkür ederim. Meral Hanım benim gibi Balkan kökenli, yakından takip ediyorum. Endişeler daha iyi olması arzusu ile, hem Türkiye hem de biz Balkanlar için. Ben "milliyetçilik" siyasi akımının ana akslardan biri olduğuna inanalardanım. Elbette makul ve toplumcu bir milliyetçiliğin. İyi tanımlandığında % 25'leri bulur.Hele hele "merkezin dağıldığı veya çoklu merkez anlayışının olduğu" yeni dönem yeni toplum, yeni dünya sürecinde, eskinin anlamsızlaşmış merkez ısrarını gerçekçi bulmam. Yazdıklarınızdan istifade ettim. Meral hanımla ilgili sanırım bu 4üncü yazım. Ocak Medya'da Fehmi Koru ile çalışırken yazmıştım. Blog arşivime koyarım. Lütfen onları da okursanız genç bşr gazeteci olarak eleştirilerinizi beklerim. Meral hanımın ülke adına başarılı olmasını temenni ederim.

      Sil
  8. Adelina Hanım, yazıyı okurken karar vermiştim, aslında uzun bir yorum yazacaktım. Ancak "Adsız" rumuzu ile yazan ve kendisini "Kuruluşundan bu yana İYİ Parti teşkilatında görev yapan ve akademisyen" bir kişi olarak tanıtan İYİ Partilinin yorumunu okuyunca, vazgeçtim. Benim söylyeceklerimin hemen hepsini söylemiş kendisi. Yazınızın sondan 2. cümlesi "Benim kanaatim, Akşener “toplumcu-milliyetçi” bir çizgiyi tercih edeceği yönünde." şeklinde. Yine yazınızı 1,5 yıl sonra okumanın avantajı ile söyleyebilirim ki, bu dileğiniz gerçekleşti. Bir kaç hafta önce Koray Aydın'ı teşkilat başkanlığından, siyasi işler balkan yardımcılığına aldı. Sivri çıkışları ile göze batan Yavuz Ağıralioğlu ise görevinden alındı. Diğer bazı değişiklikler daha var elbette. İyi Partiyi izlemeye devam...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez