Yahudilerle, “Persler-Farslar-Acemler”; “düşman toplumlar mı?”,
“gizli dostlar mı?”
Türkiye toplumunda ve diğer Sünni Müslüman toplumlarda, tartışılan
bir konu bu.
Her iki görüşün de destekçisi var.
Bir kaç makalede konuyu incelemeye ve kendi görüşlerimi de
belirtmeye gayret edeceğim.
Yahudilerle,“Persler-Farslar-Acemler” arasında yaklaşık 2550
yıllık bir ilişki süreci söz konusu. Tarih ve coğrafya, bu iki toplumu adeta
“kader birliğine” zorlamış.
Küçük topluluk olan Yahudiler; bölgede değişen güç dengeleri
içinde, pek çok sürgün yaşamış bir toplum. Yahudiler; hem yurtlarında, hem
sürgün edildikleri topraklarda, diğer toplumlar tarafından, kolayca
kabullenilmemiş ve baskılara maruz kalmış bir topluluk.
MÖ 607’de, Babil orduları Yeruşalim’iyerle bir etmiş ve
kurtulan Yahudilerin çoğunu da sürgünegötürmüş. Yahudilerin 70 yıllık Babil
sürgünü işte böyle başlamış.
Babil’deki esaretten, Pers-Farsların sayesinde
kurtulabilmişler.
Yahudi toplumunu esaretten kurtaracak “Babil şehri baskını”, Yeruşalim’in
yerle bir edilmesinden tam 200 yıl önce, İşaya peygamber tarafından Yahudi
halkına şöyle bildirilmiş:
·
Kyros
(Koreş)isimli bir adam Babil’i fethedecek ve Yahudileri serbest bırakacak
(İşaya 44:28; 45:1),
·
Fırat
Irmağı’nın suları kuruyacak, böylece Kyros (Koreş)’un ordusunun yolu açılacak
(İşaya 44:27),
·
Kent
kapıları açık bırakılacak (İşaya 45:1),
·
Babil
ordusu savaşmayı bırakacak (Yeremya 51:30; İşaya 13:1, 7).
Pers-Fars kralı Kyros (Koreş) doğmadan tam 150 yıl önce,
Yahudilerin Babil esaretinin nasıl sona erdirileceği, Tanrı tarafından, İşaya
peygamber vasıtasıyla Yahudilere bildirilmiş, ilginç değil mi?
Gerçekten öyle de olmuş. Dünya’nın en iyi savunmasına sahip
Babil şehri, etrafında nehir suyunun aktığı hendeklerin olduğu Babil, tam da
bildirildiği gibi; Persler tarafından MÖ 539’da işgal edilmiş ve Yahudiler 70
yıl sonra yeniden özgürlüğüne kavuşmuş.
Persler-Farslar; Yahudilere kaybettikleri topraklarını geri
vermiş ve yeniden devletlerini kurmalarını sağlamış. Tanrı’nın Yahudilere
vadettiği topraklar (Arzı Mevud), Pers Kralı Kyros (Koreş)tarafından yeniden Yahudilere
veriliyor ve yıkılan Mabetleri de yine Pers Kralı Kyros (Koreş)tarafından yeniden
inşa ediliyor.
Dini inançlarına göre geleceğini belirleyen Yahudi toplumu
için, ne kadar olağan üstü değil mi?
Tarihi dayanışma bununla sınırlı değil.
MÖ 63’üncü yıllarda, Yahudiler ile Romalıların mücadelesinde “Partlar-Persler-Farslar”
Yahudileri destekledi.
Roma İmparatorluğu ile yapılan bütün savaşlarda Yahudiler ve “Partlar-Persler-Farslar”
tam bir dayanışma içerisinde.
Bölgenin hakim gücü Bizans’a karşı,“Sasani-Pers-Fars”
krallığı ile bölgede dağınık yaşayan Yahudi kabileleri ittifak kurdular.
Yahudiler geniş bir coğrafyada Bizans’a karşı isyanlar başlattılar ve 20.000
silahlı Yahudi, Sasani ordusuna katıldı. Bu savaş sonunda Yahudilerin tarihi
toprakları Bizans’tan geri alındı.
2550 yıllık bir dayanışmadan bahsediyoruz. Ben araştırınca okuduklarımdan
hayli şaşkınım. Bu denli “yakınlık” şaşırtıcı değil mi? Elbette tarih bilen
okuyucular için sürpriz değildir.
Yahudiler ile Perslerin-Farsların çok yakın iki topluluk
olduğunu Mart 2019 tarihinde, çok çarpıcı bir şekilde gündeme getiren kim
olmuştur dersiniz? İran dışişleri bakanı Zarif. Bu enteresan olay, iki ülkenin
“bir birlerini yok etmekten” bahsettikleri çok yakın bir zamanda cereyan etmiş.
ABD dışişleri bakanı Pompeo İsrail’de bir anma günündedir. Kraliçe
Ester’in Yahudileri esaretten kurtardığı “Burim Bayramında” yapılan kutlamadadır
Pompeo. Yahudi olan, ancak Pers-Fars kralı ile evli olan kraliçe Ester’in
Yahudileri yok edilmekten kurtardığı gün ile ilgili konuşurken Pompeo bir cümle
sarf eder. “Trump, Tanrı tarafından Yahudileri korumakla görevlendirildi” deyiverir.
Bu son derece anlaşılır. Zaten Trump bunu gizlemiyor.
Enteresan olan İran dışişleri bakanı Cevat Zarif’in verdiği
cevaptır. Zarif şöyle der:
"Tarihte İran en az üç defa Yahudileri yok olmaktan
kurtardı. Babil esaretinden Yahudileri kurtaran ve Birinci Mabedi yenileyen ve
tamir eden Pers-Fars kralı Büyük Kyros (Koreş) oldu. Arz-ı Mev'udda iade edildi. Mabedi ve
Kudüs'ü yeniden kuran da Pers Kralı Büyük Kyros (Koreş) oldu.”
Zarif çok önemli bir ayrıntı daha veriyor. Buraya dikkat. “Pers
kralı Kyros (Koreş) Yahudilerin kutsal kitabı Tanah'ta tahrif edilmeden önce
“Mesih” olarak geçmekteydi.” Çok enteresan değil mi? Yahudilerin kutsal
kitabında bir Pers-Fars kralının “Mesih” olarak geçmesi çok önemli bir bağ
oluşturmaz mı iki toplum arasında?
Zarif devam ediyor. “Yahudileri ikinci kez kurtaran da yine
Pers-Fars kralı I. Serhas veya Kserkses olmuş”. Zarif durmuyor. “İkinci Dünya
savaşında da onları gaz odalarından kurtaran yine İranlılar olmuş.”
Zarif’in; 2014 yılında Yahudi soy kırımını açıkça tanıyan,Pers-Fars
dışişleri bakanı olduğunu da not olarak düşelim.
Yahudilerle Persler tarihte hiç savaşmamışlar.
MS 621Müslümanların çok sıkıntılı yılları, yokluk, tecrit had
safhada. “Hristiyan Bizans” ve “Zerdüşt Sasaniler-Persler-Farslar” savaşmış ve Sasaniler
Bizans’ı yenmiş.
Müşrikler İran’ı desteklemiş, Müslümanlar ise ehli kitap
Hristiyanların galip gelmesini arzulamış. Müşrikler,Sasanilerin-Farsların
desteği ile Müslümanları yok etmenin hesabını yapmış.
Bu mesele Kur’an’da da; “Rumlar yakın bir yerde mağlup
oldular. Ama bu yenilgilerinden sonra galip gelecekler. Birkaç yıl içinde…O
gün, müminler de, Allah’ın verdiği zafer sayesinde sevinecekler.” şeklinde
belirtilmiş. Allah’ın vaadi 627’de gerçekleşmiş.
Hristiyan dünyasının Kudüs’ü fethe dönük gerçekleştirdiği haçlı
seferlerinde de, İran’ın Müslümanları değil Hristiyanları desteklediğini
görüyoruz.
Allah’ın; Perslere-Farslara-İran’a ilişkin “pozitif bir
işaretine” de rastlamıyoruz Kur’an’da.
Tarih bizlere bunları söylüyor.
Tarihin derinliklerinde, Yahudiler ve “Persler-Farslar” hep
dost olmuşlar. Yahudilerin akıllı bir millet olduğunu dikkate alırsak, bunun
geçerli sebepleri olmalı.
-
Her
iki milletin sorunlu komşularının varlığı bu ilişkiyi kolaylaştırmıştır, diyebiliriz.
Yani “stratejik gereklilik”
-
Yahudilerin
“sınırları dışında toprak taleplerinin olmaması” bu sonucu kolaylaştırmıştır,
diyebiliriz. Yani vadedilen toprakları sınırlı tutma anlayışı nedeniyle,
“Farslar için tehlike teşkil etmeyişleri”
-
Bölge
kültür ve inanışlarından farklı bir kültür ve inanışın, Yahudiler tarafından
“uzlaşılabilir görülmesi”, diyebiliriz. Yani “düşmanımın düşmanı”
Günümüzde; İsrail ve İran olarak şekillenmiş bu iki topluluğun
ortak sınırları hala yok, ama hala her ikisinin de sorunlu, birbirleri ile
kapışan, kapışmaya hazır olan komşuları var. Sorunlu komşular dayanışmaya kapı
aralayabilir.
Farslar; Müslümanlığı seçmiş olmakla birlikte, Müslümanlığın
“kırılma faylarından en keskini olan Şiiliği” benimseyip, yüzlerce yıldır süren
“Şii-Sünni çatışmasının” da tarafı konumundalar.
Yahudiler ise başlangıçtaki konumlarını koruyorlar. Çok defa
topraklarından uzaklaştırılmış olsalar da, “tarihi topraklarına geri
döndüklerini” düşünüyorlar.
Tarih, “dostluklarına” işaret ediyor. Ancak; iki millet de
farklı hedeflere, farklı yöntemlerle ilerliyorlar. Üçüncüler, ani ikisinin
dışında kalanlar da bu ilişkinin biçimlenmesine etki edebilecek durum ve güçte.
Şimdilik burada keselim. Gelecek makalede, konuyu biraz daha
anlamaya çalışalım.
Yorumlar
Yorum Gönder
medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez