“Emin Olamadıklarınla Zorunlu Yolculuk”

“Emin Olamadıklarınla Zorunlu Yolculuk Zamanı”…

Kavram tuhaf gelebilir, ancak mevcut durum tam da böyle…

Nasıl mı?

Başlayalım…

İki cephede de, benzer bir güvensizlik ortamı var. Herkesin A Planına ilave, B-C-D planları mevcut. Duruma göre piyasaya sürülecek.

1. Erdoğan cephesi:

Bu cephedeki “güvensizlik” ve “ya iktidar olamazsak endişesi” ağırlıklı.

Erdoğan; 2014’den sonra oluşturduğu koalisyon konusunda, çok emin değil artık. Koalisyonunun etkili-etkisiz güçleri, kendisinden sonrasının hesapları içine girince, “kurulmuş olan ortaklığın vektörü” kayboldu.

Parçalar; “bütünlükten” endişeli. Ana aksın, “başarıya götürebileceğinden” de.

Ekonomik krizin de baskısı ile, kan kaybeden AK P, seçmenini konsolide edebilmekte hayli güçlük çekiyor. Anketler AK P’yi % 28-30 arası gösteriyor.

Oy kaybında, elbette “ekonomik kriz en etkili faktör”.

Bunun yanında diğer faktörler de etkili oy kaybında:

-          AK P, “devletçi-muhafazakar Kürt seçmeni” de kaybediyor. Bölgede yapılan anketler, CHP’nin “devletçi Kürt seçmenin yeni cazibe merkezi” olduğu yönünde. AK P’ye büyük sadakatle bağlı kitlelerden olan, “devletçi-muhafazakar Kürt seçmen”, ki bu AK P seçmeninin % 40’ını oluşturuyordu, Erdoğan’a “sadakat” göstermiyor, artık. Bu “sadakatsizlik”, AK P’nin; MHP ve Kemalist kadrolarla yürüme “zorunluluğunun” yol açtığı, Kürt politikasındaki, keskin dönüşten kaynaklanıyor.

-          AK P, “muhafazakar seçmende” de kayıplar yaşıyor. Erdoğan’ı destekleyen “muhafazakar seçmende” henüz büyük kopuş, “sadakatsizlik” başlamamış olsa da, Erdoğan’ın; “seçmen açısından izah edilemeyen”, Perinçek ve Kemalist kadrolarla “yol yürümesi”, Erdoğan’ın sorgulanmasına neden oluyor.

Diğer yandan, Erdoğan’ın en önemli ortağı MHP cephesinde de işler çok iyi değil. Ekonomik kriz MHP’ye teveccühü de % 5-7 civarına indirmiş. Bahçeli’nin; “aniden Erdoğancı kesilmesine” pek anlam veremeyen, “Devlet Bey’in vardır bir bildiği” ikna edici bilgeliğin ardına sığınan MHP seçmeni, geldiğimiz noktada Bahçeli’yi sorgular durumda. İYİ P’nin bu kitleye alternatif sunması da MHP’deki erimeye katkı veriyor.

“PKK terörü-Türkiye’nin bölünmesi korkusu üzerine bindirilmiş” MHP’nin topluma sesleniş biçimi; ekonomik kriz sürecinde, MHP’ye beklediği oyu getirmiyor. MHP başka bir siyaset de “üretmiyor”. Oy kaybına rağmen MHP’nin Erdoğan’dan beklentisi, “Kürt meselesinde”, 2014 öncesindeki gibi, “görüşme”, “demokratik çözüm” vb. siyasetlere dönmemesi.

“Ne çözüm süreci ulan!” çıpasına bağlı kalması.

Ayrıca; binde bir bile oyu olmayan Perinçek, halkta karşılığı çok az olan “Cuntacı Kemalistler”, Erdoğan’a destek verebilecek halk desteği % 1’lerde dolaşan yeni kurulmuş siyasi partiler, Erdoğan açısından “iktidarı koruyabilecek enstrümanlar” olarak görülmüyor.

Erdoğan’ın; Muharrem İnce ile başlattığı, “üçüncüleri de şekillendirme siyaseti”, beklediği amaca ulaşamadı.

Anlayacağınız; içerisinde bulunduğu koalisyon, Erdoğan’a “gelecek seçimleri kazanma imkanını” vermiyor.

Bu nedenle; “Erdoğan da endişeli”, Erdoğan’ın koalisyonunu oluşturan “parçalar” da.

İktidarı kaybetme ihtimalinin “giderek güçlenmesi”, yazının başlığında belirttiğim, “Emin Olamadıklarınla Zorunlu Yolculuk Zamanı” kavramını ortaya çıkarıyor.

Erdoğan ve ona “sadık ekibi”; Erdoğan’ın oylarının düşmesinde en önemli etken olan “ekonomik krize” çare bulmaya ve O’nun “küresel lider algısını” korumaya çabalıyorlar. Başarabilirlerse, ne ala. Yola devam ederler.

Ya başaramayacaksalar?

İşte o zaman, “görünen oyunlara”, “görünmeyen oyunlar” da dahil oluyor. Herkesin; “A Planı” yanında, pek çok “B-C-D vb. planları” oluyor.

Ortaklık, sadece “nimetlerden” ibaret değil elbette, yüklendikleri “sorumluluklar” da var, aldıkları “riskler” de. Kaybetme duygusu, insana neler yaptırabilir varın hesap edin.

Erdoğan’ın “Emin Olamadıklarıyla Zorunlu Yolculuğunda” eski gücünü de göremiyoruz.

-          “Koalisyonun parçaları” üzerinde, “tam kontrol” kuramıyor.

-          “Koalisyon parçaları”, “bütüne hizmet etmek” yerine, “üstünlüğü ele geçirmeye” yönelmiş durumda. Parçalar arası çekişmeler, kavgaya dönüşmüş durumda.

-           Parçalar; Perinçek ve Ağar işbirliğinin de gösterdiği gibi, güçlerini artırmak için, kontrolü zor kombinasyonlar da kurabiliyorlar. Bu Erdoğan’ın işini elbette kolaylaştırmıyor. Peker ve Göktaş’ın “parçalar adına” yaptığı mücadeleler ortada.

-          Daha da kötüsü, bazı parçalar; “mirası toptan ele geçirmeye” oynuyor. Bunun için, “içinde bulunduğu koalisyonun dışında”, ortaklar arıyorlar.

-          Parçaların; henüz, “harici destek arayışları”, gün yüzüne çıkmış değil. Ancak, bazı emareler, bu arayışların da “arka kapıdan yapıldığına dair” işaretler veriyor. ABD ile uyumlu olanlar ile Rusya ile uyumlu olanlar arasında, keskin bir rekabet söz konusu.

Bu “iklimde”, Erdoğan’ın “güvenli bir yolculuk yapabilmesi”, parçalardan emin olabilmesi, mümkün olabilir mi?

Erdoğan açısından, “oluşmuş dengeleri bozmak”, “yeni bir oyun kurmak” neredeyse imkansızlaştı. Yeni bir “kimlik”, yeni bir “yol”, mümkün olamayacak gözüküyor. Adeta “çıkmaz sokakta”.

Ancak, “en tehlikelisi” bu değil, Erdoğan için. Ya “parçalardan birisi-bir kaçı”, Erdoğan’a rağmen, “iktidar oyunlarına” girerse, yani, Erdoğan’dan desteğini çekip, “karşı pozisyona” geçerse. Bu tam bir felaket olur.

Erdoğan, ekonomiyi düzeltebilirse, ekibini yanında tutabilir ve birlikte seçime giderler. Bu mümkün olmazsa, Erdoğan, siyasete veda edebilir.

2. 6’lı Masa Cephesi:

6’lı Masa’da “neler oluyor” tam belli değil. “Tanımlanmış bir geleceğe” birlikte yürüdüklerine dair “kati işaretler” yok.

Geçenlerde Davutoğlu’nu dinledim. Masaya ilişkin; yeni fikirler, teoriler, öneriler sunuyor. Babacan, “ikna olmazsak parti olarak girebiliriz” diyor. Akşener’in, “kafasında ayrı bir plan olduğu” ve bu plana göre “gaza bastığı” açık. Kılıçdaroğlu’nun; “helalleşme sözü”, “bürokratlara tarih vermesi”, “Kürt meselesini, Parlamento Çatısı altında çözme sözü”, “ayrı bir yol izlediğine” işaret ediyor.

Bu tabloda, beraberlikten ziyade, birlikte olmak adeta zorunluluk. İktidara yürüyoruz algısının yüzergezer oyları kendilerine getireceği düşünüp, şimdilik yan yanalar.

“İktidara gelmek” arzularının ana vektörleri olmakla beraber, bireysel vektörleri buna hizmet edecek şekilde oluşmuyor. Ayrı istikametlere bakıyor.

Erdoğan seçime girerse, 6’lı Masa büyük ölçüde varlığını korur, birlikte hareket ederler. Erdoğan seçime girmezse, Masa dağılır.

Liderlerin genel kanaatleri “Erdoğan’ın seçime girmeyeceği” yönünde, en azından, bunu da güçlü bir ihtimal olarak görüyorlar. Kılıçdaroğlu da, Akşener de, Babacan da.

Bu nedenle; 6’lı Masa’nın belirleyicileri, Kılıçdaroğlu ile Akşener’in ve de Babacan’ın (Babacan % 10’lara çıkabilirse) alternatif planları olduğu gözüküyor.

Kılıçdaroğlu; “daha demokrat bir Türkiye olabilir mi” arayışındayken, Akşener; “güçlü devletin inşasını” önceliyor.

Bu farklılığın, 2 liderin “Kürt Meselesine Bakışlarından Kaynaklandığı” açık. Ve aşılması ikisi açısından da çok zor[BTRB1] . “Yolları ayırabilecek ölçüde” farklı bakıyorlar.

Erdoğan cephesindeki belirsizlik şimdilik 6’lı Masa’yı da bir arada tutuyor.

İYİ P’nin tabanı ile CHP’nin tabanı arasında ortak alanlar var. Akşener bu tabandan daha çok oy alabilmek için, “İttihat Terakki savunuculuğuna” kadar sürüklendi. Pek çok “gereksiz Kemalist’i” partisine dahil etti. Üçok gibi. “Devlet Ebet Müddet”, “Kızıl Elma” vb. ortaklıklara kapı aralıyor Akşener. Kürt meselesinin ise “güvenlikçi klasik politikalarla”, çözülmesi fikrinden taviz vermiyor. Bu, Kılıçdaroğlu’nun; toplumcu yaklaşımıyla, Kürtleri makulleştirme siyaseti ile, muhafazakarlara alan açma stratejisi ile tamamen zıt. Bu duruş, Akşener’in CHP’yi küçülterek kendini büyütme siyaseti. İYİ P bu taktikle, CHP’yi geçebilirse, Akşener’in sonradan oyuna sokabileceği planlara zemin oluşturur.  

Akşener’in İYİ P’si % 14-15’lerde.

Kılıçdaroğlu; daha uzun perspektiften bakarak, “uygulanan yanlış politikalarla” kırılma noktasına gelen “bazı Kürt vatandaşlarını sisteme yeniden entegrenin çaresini”, muhafazakar seçmenle, seküler seçmeni, hukuk ve demokrasi içinde kaynaştırabilmeyi öngörüyor. “Cumhuriyetin ikinci yüzyılını demokrasi ile taçlandırma” iddiası var. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “çözüm süreci stratejisini” benimsemiyor. Dindarlar dahil, toplumun, “Devletten baskı-haksızlık görmüş” mümkün olan bütün katmanlarıyla, “yönetimi barıştırmanın” çaresini bulmaya çalışıyor.

İşi hiç de kolay değil. Ama gitmeye çabaladığı yer burası.

Kılıçdaroğlu CHP’yi, büyük ölçüde” buna hazırladı ve CHP yönetimini dönüştürdü. Parti üzerinde, neredeyse, tam kontrole sahip. Üçok’un İYİ P’ye, Çelebi’nin AK P’ye gidişi, Muharrem İnce’nin, mecburen başka parti kurmak zorunda kalışı, Roboski’de kazaen vurulan Kürt yurttaşlarını ziyareti, dindar gruplarla teması artırması vb. hayli mesafe aldığına işaret ediyor.

Son Erzurum ziyareti de bu “ılımlı siyasetin”, toplumda kabul gördüğüne işaret etti.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’si % 29-30’larda.

İşte bu farklılıklar ve varılmaya çalışılan farklı hedefler, ister istemez, Kılıçdaroğlu ile Akşener arasında da “Emin Olamadıklarınla Birlikte Zorunlu Yolculuğu” gündeme taşıyor.

Mesele sadece bunla kalsa, belki de sorunlar aşılabilir.

AK P’nin, vaktiyle, belirli ölçüde zayıflattığı “Kemalist Vesayet”; “eski Türkiye’deki siyaset anlayışını”, yani Ordu ve zinde güçlerin yönetip-yönlendirdiği devlet yönetimi anlayışını, yeniden “görünmez iktidara” taşımak istiyor.

Bu aslında Erdoğan sonrasına “ayarlanmış” bir düşünce olmakla birlikte, Kemalist Vesayetçiler; “güç elimizden kayıyor” telaşı ile, “üzerinde vesayet sörfü yapabilecekleri” yeni bir popüler siyasi organizasyonu şimdiden şekillendirmek istiyorlar.

Kılıçdaroğlu’na söz geçiremediler. Ama aynı şeyi Akşener için söyleyemem. “Ülkücü-Devletçi kimliği” de zaten buna teşne.

Siyaseten hiçbir karşılığı olmayan Üçok gibilerin İYİ P’ye kabulü, baş tacı yapılması, “Kemalist Vesayetin” aradığı kanı bulduğuna önemli delil teşkil ediyor.

Ayrıca; bazı anket şirketlerinin İYİ P’yi, CHP’nin bile önünde çıkaran açık manipülasyonu (%22), Ülkücü kimlikle CHP’li başkan olmuş Mansur Yavaş’ın, 6’lı Masa’nın alacağı kararlar beklenilmeden, cumhurbaşkanı adayı olarak “piyasaya sürülmesi” vb. “Kemalist Vesayet” için aranılan zemini işaret ediyor. Akşener’in bunu reddettiğine dair işaret yok.

Şimdilik iki lider, bu “kavgayı” başka gelişmelerin, “beklenmedik alanlar açabilme ihtimalinin” sonrasına saklıyorlar.

Bu “iklimde”, Kılıçdaroğlu’nun “güvenli bir yolculuk yapabilmesi” mümkün olabilir mi?

Bu nedenle; Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun, “görünen ortak A Planlarına” ilaveten, ayrı ayrı B-C-D Planları var.

Tekrar edelim, Erdoğan; ekonomiyi belirli ölçüde düzeltir ve aday olursa, Akşener ve Kılıçdaroğlu’nun beraberlikleri sürebilir.

Ama Erdoğan çekilirse, ki benim kanaatim çekileceği yönünde, Akşener ve Kılıçdaroğlu; kendi B-C-D planlarını, yürürlüğe sokarlar.

Akşener’in, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmasının ve “muhalefetin müşterek aday teklifine” yanaşmamasının yeni bir versiyonunu yaşayabiliriz. Akşener, Abdullah Gül’ü seçtirmemeye muvaffak olmuştu. 

Akşener’in aynı yolda ilerlediğini düşünüyorum. Bu defa daha da “avantajlı”.

-          Partisi % 14-15’lere ulaştı.

-          İYİ P’li sayılabilecek Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş gibi, “yaygın destek gören” bir figür var elinde. Yavaş, CB’lığı anketlerinde halen en önde. Erdoğan’a karşı % 54-55 oy alabileceği görülüyor. Kemalist Vesayetin de istediği aday. Kızıl Elma koalisyonu.

-          MHP çöküşte. Akşener; “Başbakan Akşener- CB’ı Yavaş” söylemiyle, bu kitleyi de yanına alabilir.

-          Erdoğan aday olmazsa; halen AK P’de olan “eski merkez siyasetçiler-şimdi milliyetçi takılanlar” ile AK P içinde kümelenmiş bazı “derin devletçiler” de, Akşener’le ittifak kurabilir. Süleyman Soylu ekibi bile, Akşener’e destek verebilir.

Bu tablo, PKK terör örgütünün birkaç hamlesi ile kolayca oluşur. Hatta “kokteyl terör örgütleri” bile bakarsınız, taşeronluk yapar.

Vatan elden gidiyor sözünün etkilemeyeceği “vatansever” var mı?

Ancak bütün bu konsolidasyon, “Akşener’e kazandıramayabilir”.

Kılıçdaroğlu’na da kısaca bakalım:

-          Kılıçdaroğlu, CHP’nin oylarını % 28-30’lara taşıdı, ancak bu ona iktidar sağlayamaz. Kürtlerin yoğun yaşadığı şehirlerde CHP, Kürt oylarının % 10’unu alabilecek seviyeye de geldi. CB’lığı adaylığında işe yarayabilir ama parlamento seçimleri için yetmez.

-          HDP, CB’lığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nu desteklerse, Kılıçdaroğlu’nun oy kapasitesi % 40’lara ulaşır. Ancak HDP parlamento seçimlerinde CHP’ye oy vermeyecektir. Bu Kılıçdaroğlu’nun parlamento ayağını topal bırakır.

-          Kılıçdaroğlu’nun, öngördüğü hedefe ulaşabilmesi için, DEVA P’nin % 10’ları aşması gerekir. Erdoğan, seçimlere girmezse, AK P içindeki “muhafazakar demokrat” kesimin, Akşener’e veya Soylu’ya gitmeyeceği, bu kesimin DEVA’ya gideceğini değerlendiriyorum. Bu da DEVA’yı % 10-15’lere ulaştırır.

-          Babacan’ın, “demokrasiye ilişkin garantiler alması halinde”, Kılıçdaroğlu ile yol yürüyeceğini düşünüyorum.

-          Bu durumda AK P’li Kürt seçmenin tamamının bu gruba kayması neredeyse kesin olur.

Geriye, Kılıçdaroğlu’nun “kaos ortamını” kontrol edip edemeyeceği kalır.

Sıkı bir rekabet yaşanacağı açık.

“Kemalist Vesayetçiler” ile “Milliyetçi Kadroların”, kaos ortamını, Akşener lehine kontrol edebilmelerini mümkün görmüyorum.

Ya kimse kımıldamaz, netice halkın tercihine bırakılır, ya da gerilimin yansıması olarak, sokakta arzu edilmeyecek olaylara şahit olabiliriz.

Benim değerlendirmem, % 55 Kılıçdaroğlu, % 45 Akşener, başarılı olabilir.

Toplumsal genel psikoloji ve “Küresel Konjonktür” Kılıçdaroğlu’ndan yana olacaktır.

Kılıçdaroğlu’nun oluşan atmosfer içinde “durumu kontrol altına alabilmesi” için, desteğe ihtiyacı var.

Devlet tecrübesine sahip Abdullah Gül’ün bu desteği vereceği kanaatindeyim.


 [BTRB1]ok

Yorumlar

  1. Emin Olamadıklarınla Zorunlu Yolculuk cümlesi şu a
    Yanda 85 Milyonun Ruh Halini
    yansıtıyor.Yazdılarınızın büyük kısmına katılıyorum. Bazıları hariç:
    Muhafazakar Kürt seçmeni tanımadığınız belli oluyor.Bu seçmen kitlesi için dini duygular ekonomiden de Kürt'lüktende önce gelir. Ayrıca yaşam hakkı herşey den önce gelir. Bir tarafta kendisini ve ailesini Kurşuna dizecek bir terör örgütü PKK ve onun Siyasi Kolu HDP ile anlaşacağını söyleyen CHP diğer tarafta terörün kökünü kazacağını söyleyen AKP. Muhafazakar Kürt seçmeni Türkiye'de en iyi tanıyan kişilerden biri olarak söylüyorum ki 2023 seçimlerde oyları AKP'nin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Roj Girasun'un son anketine göre; AK P kürt seçmende % 34-35'lerden, % 23-24'lere gerilemiş durumda. CHP ise % 3-4'lerden % 10'lara yükselmiş durumda. Kürt seçmeni yakından takip eden nadir gazetecilerdenim. Bütün fraksiyonları ile ve bütün ülkelerdeki kanalları dinlerim, izlerim. Genç seçmen esas alınsa bu durum CHP lehine 2 misli artıyor. AKP genç Kürt seçmende daha da kötü durumda...

      Sil
    2. Anketlerin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum ve bazı kısımlara katılmadığımı belirterekten iyi bir analiz emeğinize sağlık bekleyelim görelim. 2023 gerçekten çok şaşırtıcı bir yıl olacak .

      Sil
  2. Emeğinize sağlık Kızılelma birlikteliği sonuç verecek mi göreceğiz

    YanıtlaSil
  3. Görüşlerinize büyük ölçüde katılıyorum ancak cumhurbaşkanının seçimlere girmeyeceği yönündeki kanaatinizi şimdi yedekte bekletelim mi
    Çok bilinmeyenli bir denklem bu seçim
    Elinize sağlık önemli bir değerlendirme olmuştur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim... Benimkisi, kulis bilgisi olmadan, dışarıdan bakarak yapılan analizler, elbette yanılabilirim, ama Erdoğan'ın seçimlere girmeyeceği kanaatim çok güçlü..

      Sil
  4. Akp ekonomide yalanlarını destekleyemiyor.Akp yi en çok ekonomi vuruyor."Devlet tecrübesine sahip Abdullah Gül’ün bu desteği vereceği kanaatindeyim" Abdullah gül den devlet tecrübesi tartışılır.Korkak bir siyasetçiden yarar gelmez olarak düşünüyorum.GENÇ seçmen in büyük bir etkisi olacağını düşünüyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim... Abdullah Gül'ü küçümsemeyin, bence.. İyi veya Kötü tanımlaması yapmıyorum, etki ölçmeye çalışıyorum...

      Sil
  5. Merhaba, aslında yazdıklarınız ülkemizdeki bölünmüşlük ve kararsızlığı bir kez daha ortaya çıkarıyor. Şimdi daha iyi anlyorum ki ilk seçim dışında Adalet ve Kalkınma Partisinin (Bazen yazdıklarınıza takılıyorum, bhu kerz de AK P (?) olarak tanımlamışsınız) tercih edilme nedeni bölünmüşlüğü ortadan kaldırmasıydı. Bunu daha önce bir ölçüde ANAP 'ta yapmışitı. Evet Erdoğan güvenemedikleri ile yola devam etme durumunu değerlendiriyor. Lakin 6 'lı Masa katılımcıları ne durumda? Omlar biribirlerine güveniyorlar mı! Erdoğan 'ın Başkanlılk sistemi kurgusundaki en büyük tuzağı bence karşısındaki muhalefetyi koalisyon yapmaya zorlamaktı. Bu ilk başta demokratik geşeneğe zorlamak gibi gelebilir. Fakat her seferinde onun da siyaset hocası olan Necmettin ERBAKAN 'ın (Allah Rahmet Eylesin) Refah Partisi için söylediklerini aklıma getiriyor; "Refah Partisi ve Diğerleri" ! Bu söylem Refah Partisini halkın zihnine kazımıştı. Acaba kendisi de bu yolda mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim. İfadelerimde eksikler olabilir, zira ben dışarıdan bir gözüm ve tüm ayrıntıları bilemem. Yazının en önemli bölümü 6'lı Masa'nın değerlendirmesi üzerine, dikkat etmediniz sanırım... Her şey Erdoğan'ın kararına göre şekillenecek. Seçime girmezse, ki ben o kanaatteyim, iki blok da parçalanır... Yazım buna odaklı.. Seçime girerse zaten bir sorun yok bu şekilde devam edebilirler...

      Sil
  6. Merhaba Adelina, dışarıdan iyi bir fotoğraf. Büyük kısmına katılıyorum, ancak sayın Abdullah Gül konusunda tanımladığınız etki ve rolü zayıf görüyorum ve sayın Erdoğan'ın da kuvvetle gireceğini düşünüyorum. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduğunuz için teşekkür ederim... Süper Lig mücadelesi olacak... deve dişi denir ya, öyle aktörler rol alacak, açık veya değil... Aktörlerin kontrol edebildiği "güç" en belirleyici faktör.. Benim görebildiğim bu. Mansur manipülasyonunu görüyorsunuz umarım.. Mansur çok hafif siklet kalır bu mücadelede...

      Sil

Yorum Gönder

medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez