Putin’in Balkanlar’daki uzun kolları
“Sosyalizm soslu çelik
diplomasisi” enstrümanı ile güçlenmiş yeni Rus emperyalizmi; Güney Kafkaslar,
Orta Asya, Doğu Avrupa ve Balkanlar’da hızla genişledi. Askeri işgaller birbiri
peşi sıra geldi. Ardından Ortadoğu ve Afrika’ya yayıldı, devrin en büyük askeri
gücü “Varşova Paktı” kuruldu.
“Batı kolonizasyonunun sömürdüğü”
topraklarda, mücadeleye kolaylıkla girebilseler de, pek çok toprakları
işgallerle veya komünist partileri Rus ordusu desteği ile iktidara getirme
yöntemleri ile ele geçirdiler.
Ruslar; “anti Amerikancıları” ve
“antikapitalistleri” kolaylıkla peşlerine takabildi bu macerada.
Batı emperyalizmine takılanlar,
Rus emperyalizmini, Rus emperyalizmine takılanlar da batı emperyalizmini
göremedi.
“Ekonomik rekabet demek olan” soğuk
savaşın ağır yükünü kaldıramayan Rus emperyalizmi; Afganistan işgali sonrası
gelen süreçte; hem ekonomik açıdan, hem de toplumsal açıdan hızla çöktü.
1991’de SSCB dağıldı.
Bağımsızlıklarını ilan eden devletlerden 12’si yeniden bir araya gelerek,
“Rusya Federasyonu” adı altında, “ideolojisi olmayan”, bir yapı oluşturdu.
Yeni Rusya; Sibirya’dan
Ukrayna’ya, Kuzey Denizinden Gürcistan-Kazakistan-Moğolistan hattına kadar,
çoğunluğu Müslüman ve Türki topluluklara ait; petrol ve gaz yatakları ile
madenler ve kereste ormanlarını elinden asla bırakmadı. Ve elbette sömürü devam
etti. Sosyalistler, Sosyalist bile olmayan bu devlete olan bağlılıklarına devam
ettiler. Ne garip!
Ruslar, terk etmek zorunda
kaldıkları coğrafyalarda; harabeye dönmüş ülkeler, değerlerini kaybetmiş
toplumlar, gelişmemiş teknolojiler kullanarak yağmaladıkları yeraltı yerüstü
kaynakları, çürümüş teknolojiler-fabrikalar, fuhuşu geçim kaynağı yapmak
zorunda kalan kadınlar, alkolik erkekler, etnik azınlıklara teslim edilmiş
KGB’nin uzantıları yönetimler, yeniden dönme zamanına “ayarlanmış” etnik Rus
azınlıklar, bırakmıştı.
Bu süreçte kendisinden çok şey
beklenen Türkiye; Rusların “nöbete diktiği” etnik azınlıkların kontrolündeki
yönetimlere tesir edemedi.
Avrupa ve ABD ise bu süreçte
ciddi mesafeler kat etti. Ukrayna dahil, Rusya sınırına kadar olan bütün
bölgeler-ülkeler, Belarus hariç, ABD-NATO-AB üçlüsü tarafından etki alanına
alınabildi. Bu ülkelerden bazıları AB’ye, bazıları NATO`ya dahil edilerek “geri
dönüşsüz” kılındı.
2000 yılında Putin’in gücü ele
geçirmesinden sonra Rusya, toparlanma sürecine girdi. Devlet mekanizması yeni
bir konseptle inşa ediliyordu: “İstihbarat devleti konsepti”. Putin Rus
devletini tepeden tırnağa, “Rus Mefkuresine-Avrasyacılığa” inanmış
“sadıklardan” oluşan, bir “istihbarat devleti” olarak inşa etti. Putin ve
ekibi, kaybedilmiş toprakları yeniden ele geçirecekler ve Yeni Çarlık
kurulacaktı.
Putin; “Emperyal mefkurelere
sahip” Çarlık Rusya’sını, Sovyetleri, Varşova paktını kurmuş Rusları yeniden
ayağa kaldırmayı, Rus Ortodoks kilisesinin “derin çalışmaları” ile süslenmiş,
“Slav sadakati” ile beslenmiş “paramiliter ekipleri” ile “uçlarda sadık rejimler
dizayn etmeyi”, görkemli konvansiyonel ordusu ile ABD ve NATO’yu caydırmayı
hedef edinen yeni bir Rus imparatorluğu kurmayı, yani “Avrasyacılık
mefkuresini”, yapılacaklar listesinin “en tepesine” yerleştirmişti.
Putin ilk önce Rusları toparladı,
sonra ona katılmaktan başka çare bulamamış, onun “Tatarlar” dediği, “Kıpçak
boylarını” demir yumruğu ile zapturapt altına aldı. Devleti ve ülke zenginliklerini
sömüren oligarkları ya içeri tıktı, ya yurt dışına sürgün etti, ya da kendi
iktidarının kasa emanetçileri haline getirdi.
Putin sadece içerisi ile
yetinmedi.
Sovyetler Birliği dağılma
sürecinde kendisinden kopan, Kafkaslar- Orta Asya ve Doğu Avrupa’daki toplam 14
devleti; oralara yerleştirdiği Rus etnik unsurlarını kullanarak, bu ülkelerdeki
etnik azınlıklarla desteklediği diktatörleri iktidarda tutarak, paramiliter
unsurlarla bazı ülkelerde darbeler yaparak veya gerektiğinde de bazı ülkeleri
fiilen işgal ederek kendine bağlı kalmalarını sağladı.
2014’te Kırım ve Ukrayna’nın
doğusunu fiilen işgal etti. Yetinmedi, Ukrayna’da kendine bağlı rejim kurmak
için, bu ülkeyi işgale başladı.
Moldova iktidarının; Rus
yanlılarının eline geçmesini sağladı, Moldova’nın AB sürecini tamamlatmadı.
Bulgaristan’da, Rus yanlısı güçlü
bir siyasi damarı ayakta tutmayı başardı. Bulgaristan NATO’ya ve AB’ne üye olsa
da, kolayca siyasi istikrarsızlığa itilebilecek durumda. CB, tam Rus yanlısı ve
oldukça popüler.
Sırbistan AB yanlısı iktidarların
eline geçtiğinde, Rusya; Kosova ve Bosna krizi ile “Slav Nasyonalizmini”
tetikledi ve bu iktidarların devrilmesini sağladı. Putin, Sırbistan’ı “Balkanlarda
Rus köprübaşı” olarak sürekli kullanabildi.
Gelelim Putin`in Balkanlardaki uzun kollarının son dönemde yaptıklarına.
Putin ne istiyor bu “küçük”
Balkan ülkelerinden?
Balkanlar, Rusya’nın “savunmasının
veya yayılmasının” eşik bölgesi. AB ile en önemli rekabet alanı.
Rusya’nın “Mavi Vatanı olan
Karadeniz’in kontrolü için”, Ukrayna kadar olmasa da Balkanlar da önemli.
Balkanların ABD ve Batı kontrolünde
olması; Doğu Avrupa ülkelerinin, Batı ile güçlü ilişkilerinin adeta
garantisidir. Doğu Avrupa’nın geri bölgesinin güvenliğidir.
Rusya; Balkanların ABD ve AB
kontrolüne geçmesini, birinci derecedeki “yaşamsal sorunlardan” olarak görmektedir.
Putin Balkanları kontrol altında
tutabilmek için;
-
Balkan ülkelerinin yönetimlerine Rus yanlılarını
getirmeye çalışmakta,
-
AB ve NATO üyelik süreçlerini, siyasi
çekişmelerle kilitlemekte,
-
Balkan ülkeleri arasındaki krizlerin
çözülmemesini sağlamakta,
-
AB yanlısı yöneticileri; rüşvet ve yolsuzluk
batağına çekilmesini, dolaylı yollardan desteklemekte,
-
Sırbistan ve Sırp Cumhuriyetini kullanıp, Balkan
ülkelerini sıcak çatışmalara sürüklemeye çalışmakta,
-
AB içinde “fitne üretip”, AB içinde “nasyonalist
partileri destekleyip”, Balkan ülkelerinin AB’ye kabulünü geciktirmekte,
-
Trump ve benzeri, Putin’le gizli ilişkilere
girmiş veya kara para ilişkilerine girmiş, Balkanlar üzerinde etkili olan
ülkelerin yöneticilerini kullanarak, Balkanlarda ABD ve AB desteğini
gevşetmekte, gibi taktikleri sayabiliriz.
Putin’in Balkanlarda; Slav ve
Slavyen unsurlara, etnik-kültürel birliktelik gerekçesiyle, özel önem vermektir.
Slavyen toplumları Rus’un köprübaşı olarak görmektedir. Sırbistan, Karadağ,
Bulgaristan, Makedonya, Bosna Hersek Sırp Cumhuriyeti Putin’in Balkan
mücadelesinin “Proksileri”dir.
Putin bu etnik bağa ilave olarak,
Ortodoksluğu kullanır. Rus Ortodoks kilisesi; Balkanlarda Ortodoksluğu
yönlendiren ve mücadele sürecine katılmalarını sağlayan bir enstrümandır. Rus
Ortodoks kilisesi bununla da yetinmez, Balkan Slav Paramiliter unsurlarının
yetişmesinde aktif rol alan “Balkan Cossack Army gibi”, Slav paramiliterlerinin
bölgede teşkilatlanmasına katkı sağlamaktadır.
Üçüncüsü olarak ise; NATO ve AB
genişlemesini geciktirecek çatışma alanlarını canlı tutmakta, krizleri sürekli
kaşımakta, çözümsüzleştirmektedir.
Putin’in Balkanlardaki “köprü
başı” Sırplar’dır. Sırbistan askeri ve ekonomik açıdan güçlü tutulur.
Bosna Hersek devleti
federasyonlarından biri olan Sırp Cumhuriyeti’ni; Bosna Hersek Devletinin
inşasını önlemek, Bosna Hersek’in AB ve NATO`ya üyelik sürecini bloke etmek,
gerektiğinde askeri bir tehdit olarak, genel Balkan istikrarsızlığı için rezerv
güç olarak hazırlamak, temel eksen olarak belirlenmiştir.
Putin Sırbistan ve Sırp
Cumhuriyeti federasyonunun dışındaki Sırpları da son derece etkin olarak
kullanmaktadır. Karadağ ve Kosova’nın hayli yüksek sayıdaki etnik Sırplarını, “vatandaşı
olduğu ülkeleri ile barışmayan” bir çizgide tutarak, bu iki ülkenin
“istikrarsızlığını” artırmaya çalışmaktadır.
Kosova-Sırbistan kalıcı barışının
sağlanmaması da Putin’in ana hedeflerinden birisidir. Barışa hizmet eden Sırp
politik liderlerin cinayetlere kurban gitmesinin ardında uzun kolları aramak
gerek. Bir türlü aydınlatılamayan Sırp Oliver Ivanoviç cinayeti gibi.
Kosova savaşının nasyonalist
partisi ile bile ilişki kurabilecek esneklikte görürsünüz, Putin uzun kollarını.
Amaç Sırbistan Kosova barışının önlenmesidir.
Bağımsızlığını NATO ve ABD’ye
borçlu olan Kosova’nın, eski CB’nın; “Putin ve Rusya’ya yüzünü dönebilmesi” de
bu kapsamda çok manidardır.
Makedonya ve Bulgaristan’da ise;
“Bulgar ve Makedon nasyonalistlerini-kralcıları” destekleyerek, bu ülkelerin
iktidarlarını ele geçirmeye çabalar. Bulgaristan’da cumhurbaşkanı, Makedonya’da
ana muhalefet Rus destekçisidir. Bu ülkelerdeki iktidarlar bıçak sırtındadır.
AB ve NATO’nun dikkatsizliği-aymazlığı, işlerin bir anda değişmesine neden
olabilir. Örnekleri çoktur.
Putin, Arnavutluk’ta siyasi
kutuplaşmaya yatırım yapmaktadır. Mafya ve suç örgütlerinin hayli etkin olduğu
bu ülkede, iktidar ve ana muhalefet tam bir kutuplaşma içindedir.
Putin’in uzun kolları; Ana Muhalefet
Demokrat Parti’nin lideri Lulzim Basha’nın Trump’la görüşebilmesi için 1 milyon
dolar lobi parası sağlayabilmekte, Arnavutluk’un AB’ye girmesi için çıkarılması
gereken yasaların çıkmaması için, aynı Ana Muhalefet Lideri Lulzim Basha’ya,
700 bin dolar kadar bir lobi desteği sağlamakta, Lulzim Basha da Parlamentoyu
boykot edip, yasaların çıkmasını uzun süre engelleyebilmektedir.
Bu operasyon Putin eliyle
yürütülmektedir. Amaç AB üyeliğini geciktirmektir. Arnavutluk bu süreci büyük
sıkıntılarla atlatmıştır.
Bütün bu stratejik yaklaşımlar
“hibrit bir anlayış” içinde, Putin’in uzun kolları tarafından uygulanmakta ve
Balkanlarda, “darbe ve suikastlarla rejim tanzim etme işlerine” de girişilmekte.
İlk uzun kol operasyonu
Karadağ’da gerçekleştirildi.
Bu operasyonda, başbakanı devirip
Karadağlı Sırpların desteği ile Rus-Sırp yanlısı bir yönetim iş başına
getirilmek istendi. Amaç Karadağ’ın NATO`ya girişini önlemekti. 2 Rus askeri
istihbarat (GRU) elemanının, 20 Sırbistan vatandaşının organize ettiği “darbe”
bastırıldı.
Putin’in uzun kolları
Makedonya’da ise; seçimleri kazanmış partiye iktidarı devretmemek için,
Makedonya parlamentosunu bastırttı. Rusya’ya bağlı kralcı partinin, Sırp ve Rus
paramiliter unsurlar desteğinde, parlamentoyu işgali, büyük güçlüklerle
aşılabildi. Makedonya’nın Rus kontrolünde kalabilmesi için, “nasyonalizm sosuna
bulandırılmış” paramiliter bir Rus istihbarat darbesi yapılmak istendi.
Eski Bulgar milletvekili ve
“Russophiles Ulusal Hareketi” STK başkanı Nikolay Malinov Rusya lehine casusluk
eyleminde bulunmakla, iki Rus merkezli kuruluş adına kara para aklama ve devlet
sırlarını Ruslara vermekle suçlandı. Rus istihbarat memuru Leonid
Reshetnikov’un Bulgaristan’a girmesi yasaklandı. Rusların Bulgaristan’da bu
çalışmaları kesintisiz sürmekte.
Yunanistan’da ise; Yunanistan ve
Makedonya arasındaki tarihi anlaşmazlıkları giderip, Makedonya’nın NATO ve
AB’ye üyeliği yolunu açacak anlaşma sürecine müdahale eden, bu maksatla Yunan
ve Makedon nasyonalistlerinin anlaşma aleyhine gösteriler düzenlemesi için
maddi destek sağlayan, Putin’in uzun kolları açığa çıkarıldı ve sınır dışı
edildi. Her iki tarafın nasyonalistlerini de hareketlendiren Putin’in uzun
kollarıdır.
Putin ayrıca; “gecenin kurtları”
denilen, Rus Ortodoks kilisesinin emperyal fikirlerinden beslenen paramiliter
yapıları kamplarda eğitip, kullanıma hazırlamakta. Söz konusu paramiliter
unsurlar şimdilik Sırbistan ve Bosna Hersek Sırp federasyonu ile sınırlı.
Kafaları yıkanan bu insanlarla adeta “Balkan çeteciliği” yeniden hortlatılmaktadır.
Putin’in Balkanlardaki istihbarat
merkezi ve paramiliter operasyon merkezi; Sırbistan’ın Niş şehrine yakın bir
bölgede. “Russian-Serbian Humanitarian Centre” olarak insani yardım amaçlı
yapılanmış ve bütün personeli diplomatik pasaportla koruma altına alınmıştır.
Yazacak daha hayli mesele var ama
yazı da okuma sabrınızı zorlayacak kadar uzadı.
Putin’in uzun kolları hiç durmaz
ve Balkanlarda da durmuyor.
Türkler tarihlerini iyi okumalı.
Peşinen kimseye düşman olmaya elbette ihtiyaç yok. Lakin “romantik
dostlukların” da anlamı yok. Müşterek tarihimizde kurabildiğimiz ve biz Arnavut
ve Boşnakların da güçlü bir şekilde desteklediği 500 yıllık imparatorluğumuzu
yıkanların, hala stratejik menfaatleri “bizim ilişki hinterlandımız” ile ters
düşmekte.
Türkiye; Balkanlarda Arnavut ve
Boşnak Müslüman dostlarını, her ne olursa olsun, Rus’a terk etmemeli, Putin’in
uzun kollarına bırakmamalı.
Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de tarih boyunca Türklerin has dostu olan Kürtleri ABD ve Rusya'ya kaptıran Türkiye umarım hem Kürtleri hem de Balkanlardaki kardeşlerimizi yanına alabilecek politikalar geliştirmenin yolunu bulur.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim. belirttiğiniz konu hayati öneme sahip. bakış açıları değiştirilmezse, dönülmez bir noktaya doğru sürükleniyoruz...
SilGüzel bir yazı oldu Tebrikler Elinize sağlık
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
YanıtlaSilMükemmel bir yazı. Orta Karadeniz de yaşayan bir Türk olarak bu politik duruşunuzun yanındayım. Zaten hep söylediğim şu: Türk'ün (Osmanlı mirasından gelen güçlü bağlar ile) Balkanlar'da ki kolu Arnavutlar ve Boşnaklar.. Ortadoğu da kolu kesinlikle Kürtler.. Kafkaslar da Gürcüler.!
YanıtlaSilKısaca görüşüm: Türkiye, Balkanlar'da Arnavutluk ile Kosova'nın birleşmesini teşvik etmeli,bunun için de Sırbistan ile arada problemler çözülmeli. Netice de; Birleşik bir AB üyesi Arnavutluk olmalı zira tek başına küçük yetersiz ekonomi ile KOSOVA ayakta kalamaz, ikisi ancak tam bir ülke olur ve bu durum Türkiye lehine olur. Kuzeyden Tarihi RUSYA Müttefiki güçlü Sırbistan dengelenir. Bosna'da ise DAYTON Anlaşmasından gelen çözümsüzlük nasıl çözülür, çok zor bilemiyorum.
Ortadoğu da ise Radikal fikirlerin, Dindarlik değil Dinciliğin ve siyaseti aşmış Terörize olmuş Siyasal İslamcılığın ve dahi Şii Sünni mezhep çatışmaları ile Arabistan-Mısır ile İran arasında şirazesini kaybetmiş Arap ülkelerinden ise aşiret yapılarını tam aşamasalarda Laik ve demokratik kültüre yakın KÜRTLER Türkiye'nin müttefiki olmalı..100 yıl önce Araplara 22 Devlet veren Uluslararası Siyasi nizam artık 4 Ülke arasında etnik çoğunluk coğrafyası bölünmüş (Kürdistan'ın kadim halkı) Kürtlere Irak'ta Kerkük vd. Tartışmalı bölgeler sorunu bknz.Irak Anayasası 140.madde çözülmüş olarak bağımsız bir Kürt Devleti hediye ederek, 40 milyon Kürt halkın "bizimde Devletimiz var" diye yaşadıkları 100 yıllık zulümleri sıkıntıları unutturacak bir sevinç ve Suriye de ise iki bölgeli (Asıl Arap Yönetim+Kürt özerk) yeni demokratik SURİYE nin inşaası ile Suriyede BARIŞ ve yeniden inşaa ile Suriyelilerin geri gönderilmesi.. Türkiye ve İran da ise özerklik olmasa da (ki olsa da benim için mahsuru yok) yerel idaresi güçlendirilmiş, Kürt kimliğinin Anayasal tanınması sağlanmış ve Ana dilde eğitim hakkı verilerek 100 yıllık Kürt sorununun çözümü ve Ortadoğu ile Türkiye nin rahatlamasının sağlanması.. böylece
Kafkasya da 30 yıldır AHISKA sayılmazsa hiç sorunumuz Gürcistan ile mini ABHAZYA arasında (Sırbistan KOSOVA gibi) BARIŞ ın sağlanması.. (mesela Güney Osetya nın özerk olarak Gürcistan'a dönüşü karşılığı Abhazya ya bağımsızlık tanınması).. Ardahan'ın tam karşısındaki AHISKA da Ahıskalılara sınırlı da olsa geri dönüş sağlanması ile 3 bölgede Turkiyenin kolu olan halklar ve coğrafyası ile kesin BARIŞ Türkiye ve bu halkları sonsuz sevince itecektir. Saygılarımla.
Okuduğunuz ve katkı sağladığınız için teşekkür ederim Cemal bey... Birleşik Arnavutluk, sizdeki Turan'a benzer lokal ölçülerde Arnavut birliği... Bu konuda genel kanaat birleşmeye gidilmemesi yönünde.. Sebebi halen 3 arnavut devletinin tek bir devlete indirgenmesinin doğru olmayacağı, kanaati ile ilgili...Diğer değindiğiniz meseleler de hayati konular ve çözüm bulunması gereken konular...
SilRica ederim. Yalnız Arnavutluk ve Kosova dışında 3.Arnavut Devleti kimdir? Anlayamadım.
SilArnavutlar, Makedonya'da, anayasal kurucu halktır...
SilKıbrısla Yunanistanın birlesmesine Turkiyenin mudahalesi gibi sırbistanın mudahalesine zemin olabilir
Silokuduğunuz için teşekkür ederim
SilMükemmel bir yazı. Orta Karadeniz de yaşayan bir Türk olarak bu politik duruşunuzun yanındayım. Zaten hep söylediğim şu: Türk'ün (Osmanlı mirasından gelen güçlü bağlar ile) Balkanlar'da ki kolu Arnavutlar ve Boşnaklar.. Ortadoğu da kolu kesinlikle Kürtler.. Kafkaslar da Gürcüler.!
YanıtlaSilKısaca görüşüm: Türkiye, Balkanlar'da Arnavutluk ile Kosova'nın birleşmesini teşvik etmeli,bunun için de Sırbistan ile arada problemler çözülmeli. Netice de; Birleşik bir AB üyesi Arnavutluk olmalı zira tek başına küçük yetersiz ekonomi ile KOSOVA ayakta kalamaz, ikisi ancak tam bir ülke olur ve bu durum Türkiye lehine olur. Kuzeyden Tarihi RUSYA Müttefiki güçlü Sırbistan dengelenir. Bosna'da ise DAYTON Anlaşmasından gelen çözümsüzlük nasıl çözülür, çok zor bilemiyorum.
Ortadoğu da ise Radikal fikirlerin, Dindarlik değil Dinciliğin ve siyaseti aşmış Terörize olmuş Siyasal İslamcılığın ve dahi Şii Sünni mezhep çatışmaları ile Arabistan-Mısır ile İran arasında şirazesini kaybetmiş Arap ülkelerinden ise aşiret yapılarını tam aşamasalarda Laik ve demokratik kültüre yakın KÜRTLER Türkiye'nin müttefiki olmalı..100 yıl önce Araplara 22 Devlet veren Uluslararası Siyasi nizam artık 4 Ülke arasında etnik çoğunluk coğrafyası bölünmüş (Kürdistan'ın kadim halkı) Kürtlere Irak'ta Kerkük vd. Tartışmalı bölgeler sorunu bknz.Irak Anayasası 140.madde çözülmüş olarak bağımsız bir Kürt Devleti hediye ederek, 40 milyon Kürt halkın "bizimde Devletimiz var" diye yaşadıkları 100 yıllık zulümleri sıkıntıları unutturacak bir sevinç ve Suriye de ise iki bölgeli (Asıl Arap Yönetim+Kürt özerk) yeni demokratik SURİYE nin inşaası ile Suriyede BARIŞ ve yeniden inşaa ile Suriyelilerin geri gönderilmesi.. Türkiye ve İran da ise özerklik olmasa da (ki olsa da benim için mahsuru yok) yerel idaresi güçlendirilmiş, Kürt kimliğinin Anayasal tanınması sağlanmış ve Ana dilde eğitim hakkı verilerek 100 yıllık Kürt sorununun çözümü ve Ortadoğu ile Türkiye nin rahatlamasının sağlanması.. böylece
Kafkasya da 30 yıldır AHISKA sayılmazsa hiç sorunumuz Gürcistan ile mini ABHAZYA arasında (Sırbistan KOSOVA gibi) BARIŞ ın sağlanması.. (mesela Güney Osetya nın özerk olarak Gürcistan'a dönüşü karşılığı Abhazya ya bağımsızlık tanınması).. Ardahan'ın tam karşısındaki AHISKA da Ahıskalılara sınırlı da olsa geri dönüş sağlanması ile 3 bölgede Turkiyenin kolu olan halklar ve coğrafyası ile kesin BARIŞ Türkiye ve bu halkları sonsuz sevince itecektir. Saygılarımla.
okuduğunuz için teşekkür ederim..
SilCok guzel bir yazi olmus, emeginiz icin size tesekkur ederim.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilTebrikler.. geniş Perspektive bir yazı olmuş.. devamini bekleriz .
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim...
SilTürkiye de neden sizin gibi Balkanistler yetişmez ki acaba.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim....
SilAdelina Hanım, tüm samimiyetimle söylüyorum, yaklaşık 15 saattir aralıksız tüm makalelerinizi, yorumlar ve sizin cevaplarınız dahil, okudum. Vardığım sonuç şu: Bu yazılarınızın, daha geniş kütlelere ulaşması lazım. Ben yine size Ocak Medya'yı bir çözüm olarak öneriyorum. Lütfen Ocak Medya'da yine yazmaya başlayın. Böylece daha geniş kütlelere ulaşın. Müteakip yazılarınız heyecanla bekliyorum. Saygılarımla.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim..
Sil