Nuri Paşa Azerbaycan'da 15 Eylül

 

Yıl 1918, Nuri Paşa’nın Azerbaycan’la kucaklaşması

Birinci Dünya savaşında Osmanlı’nın tek başarısı, Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuşturulması dersek, umarım Çanakkale’yi, Kutul Amare’yi, Galiçya’yı, Yemen’i ve bütün Anadolu Halk Direnişlerini üzmüş olmayız.

1877-1878 Osmanlı Rus harbinde Ruslar, Ermeni ahalinin de desteği ile, Kafkas cephesinde Erzurum’a kadar ilerlemeye muvaffak olmuştu.

Sarıkamış’ta gerçekleştirilen taarruz büyük bir felaket yaşamamıza neden olmuş, Kafkas cephesi stabil durumdaydı.

Ekim 1917 devrimi ile Rusya’nın iç istikrarı bozulmuş, Kafkas cephesinde Rus birliklerinin bütünlüğü bozulmuştu.

Enver Paşa için bu önemli bir fırsattı. Şubat 1918’de Osmanlı ordusu Kafkaslarda saldırıya geçti. Yer yer münferit Rus birlikleri de olsa, önemli bir Ermeni Ordusu da bölgede direniyordu. Ayrıca Karadeniz’de Pontus birlikleri ile Almanların desteğinde Gürcü birlikleri Osmanlı ordusu ile yer yer çatışıyordu.

Kısa sürede kaybedilmiş toprakların önemli bir kısmı yeniden ele geçirildi. Ruslar Osmanlı ordularının daha fazla ilerlememesi için anlaşma teklif etti ve 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk anlaşması imzalandı. Kars, Ardahan, Batum Osmanlı’ya bırakıldı. Güney Kafkas ülkelerinin bağımsız olacağı ve Ermeni ordusunun terhis edileceği de Ruslar tarafından kabul edilmişti.

Bölgedeki savaşlar; Rusların Güney Kafkaslarda daha da zayıflamasına neden olmuş, Almanların desteğine rağmen Gürcüler biraz daha kuzeye çekilmiş, en güçlü ordulara sahip Ermeniler de ciddi yenilgiler sonrası, sadece Karabağ bölgesinde direnebiliyordu.

Enver Paşa fırsatı görüyordu. Daha da ilerlemek istiyor istiyor ve bölgede askeri kontrolü derinleştirmenin mümkün olacağını düşünüyordu.

Rusların bölgede kontrolü kaybetmesi üzerine; Gürcistan, Azerbaycan ve Ermenistan, mümkün olan toprakları kontrol ederek, bağımsız birer devlet kurdular.

28 Mayıs 1918 Azerbaycan Milli Şurası, Mehmet Emin Resulzade başkanlığında, Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetini ilan etti. Resulzade’nin ‘Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez’ sözleri ile ateşlenen Azerbaycan halkı bağımsızlıkta kararlıydı.

Ancak Bakü petrolleri üzerinde büyük hesaplar yapılıyordu.

Güney Kafkaslarda kontrolü kaybeden Ruslar, kalan birliklerini ve Ermeni birliklerini kullanarak, Bakü petrollerini elinde tutmaya çalışıyor, bunun mümkün olamayabileceğini de dikkate alarak, Almanlara Bakü petrollerinden pay vermeyi ve Almanların Bakü üzerine asker göndermesini sağlamaya çalışıyordu.

Irak, İran ve Suriye’nin bir kısmını işgal eden İngilizler de, aldıkları petrol alanlarını yeterli görmüyor, Rusların bölgeden çekilmesini fırsat bilip, Bakü’ye deniz üzerinden askeri birlik gönderiyordu.

Azerbaycan, 8 Haziran 1918 tarihinde Osmanlı ile askeri işbirliği anlaşması imzaladı ve bu anlaşmaya dayanarak, Osmanlı’dan Azerbaycan’a ordu göndermesini talep etti.

İşin bu safhaya geleceğini kestiren Enver Paşa Mart 2018 tarihinde, kardeşi Nuri Paşa’ya Kafkaslarda kullanılmak üzere, Kafkas İslam Ordusu kurması talimatı vermişti.

Kafkas İslam Ordusu; Osmanlının 20.000 askeri ile Azerbaycan Gence’de eğitilen 3-4 bin asker ve Dağıstan’dan gelen 1000 kadar gönüllüden oluşturuldu.

‘Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türkün Bayrağına’ şiirini ve şarkısını birçoğunuz bilirsiniz. Şiiri Azerbaycanlı Ahmet Cevat yazmıştı. Ahmet Cevat Osmanlı ordularının Kafkaslara müdahale etmesini 1914 yılından bu yana kafasına koymuş bir aydındı. Bu konuda çok lobi yaptı. Bu şiirini de bunun için yazdı. Türkçü diye Stalin’in cellatları tarafından 5 Mayıs 1937’de kurşuna dizilerek katledildi.

‘Susmaram’ şiiri de çok ses getirmiştir.

Mene dinme, sus deyirsen, ne vahtacan susacam,

Niye susum, konuşmayım, Türk yurdudur bu torpak, susmaram.

İşte bu atmosfer içerisinde, Nuri Paşa ve onun kahraman ordusu, Kafkas İslam Ordusu, Kars’tan harekete geçti.

Gürcistan-Tiflis istikametine giden kuvvetler, Alman ve Gürcülerin direnci ile karşılaştı.

Ermeni kuvvetleri de oldukça direndiler. Bugün Dağlık Karabağ dediğimiz bölgeye kadar savaşarak çekildiler ve bu bölgede uzun süre direnişlerini sürdürdüler.

Nuri Paşa’nın esas hedefi Bakü’ydü.

Ve hızla Bakü’ye doğru ilerledi.

Bakü’de Rus ve Ermeni birlikleri ile güneyden gelen İngiliz birlikleri savunmadaydı.

Bakü kuşatması 40 gün sürdü ve en son İngilizler de yenildi. 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü ele geçirildi.

İslam Orduları komutanı Nuri Paşa ve Bakü’yü ele geçiren Mürsel Paşa çok sevildi oralarda, onlar da Azerbaycan’ı çok sevdi. Hatta Mürsel Paşa soyadını Bakü yaptı sonradan.

Safavi ile Şii-Sünni konteksinde savaşan Osmanlı, Kafkaslara ilk defa Türk kimliği ile gitmişti. Bu günkü ‘Türkçü çizgideki’ ilişki ta o dönemden yadigar kalmıştır.

Yarım yamalak da olsa ‘iki devlet bir millet’ söyleminin zaruretini Haydar Aliyev bile aşamamış, boyun eğmek zorunda kalmış, sosyolojik bir miras olarak da bu günlere ulaşmıştır.

Hazindir. Bu ‘zafer’ ve ‘kucaklaşma’ sadece 45 gün sürebildi. 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasının imzalanması ile son buldu.

Zira Mondros’ta; ‘İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan Osmanlı kuvvetleri işgal ettikleri yerlerden geri çekileceklerdir’ deniyordu. Birçok subay firar etti ordudan ve çekilmedi.

Firar edip direniş örgütlemeye devam edenler dışında, Aralık 1918 tarihinde bütün Kafkas İslam Ordusu bölgeyi boşaltmıştı.

İşte o gün bu gün, bir daha o bölgeye gitmemiz nasip olmadı.

Bakmayın siz ‘ruhları vatansız alçaklara’, ne oralar bizim, ne de biz onların.

Rus emperyalizmi, hem petrolleri sömürdü, hem halkın kültürünü dönüştürdü.

Rahmetli Elçibey’i de koruyamadık. İktidardan devrilmiş ve Keleki’de köye hapsedilmiş Elçibey’e soruyorlar, ‘Türkiye’den ne bekliyorsunuz?’ Elçibey’in Cevabı yüz yıl ağlamamızı gerektiriyor.

‘Hiçbir şey beklemiyorum ve hiçbir şey ümit etmiyorum. Ne ümit ettiysem artık onlar yoktur. Artık susulur (Türkiye susuyor), susmanın anlamı da bellidir.’

Garibim kahrından kanser oldu. Vefasız talebeleri de süratle ‘Aliyev’in yanına koştular’.

Ondan geriye kalan ‘Türkiyeci siyasi hareketi’ de Haydar’la işbirliği yapan ‘sözde milliyetçiler’ bitirdi. Ağızlarından ‘Türk sözü eksik olmayanlar’ biliniz ki yalan söylüyorlar. Onlar, servetlerin içinde günlerini geçirmenin derdinde sadece.

Azerbaycan’da Nuri paşa 1300’den fazla şehit bıraktı. Hala mezarları temsili şehitliklerde.

Nuri Paşa’nın Azerbaycan’la kucaklaşması kısa sürmüştü.

‘Paşayevalardan’ doğma, Haydar’ın oğlu İlhan Aliyev’e bu miras yakışmaz ama ‘gayrı ne edek’.

Azerbaycan topraklarının % 25’i işgal altındayken, yüreği sızlamayanlarla biz neyi başarabiliriz ki? Yeni bir Elçibey de yok üstelik.

Şehitlerimize Allah rahmet eylesin.

 

Yorumlar

  1. Alpogo YİĞİT29 Eylül 2020 22:18

    Bugün Bakü'nün Türk kalabilmesi Nuri Paşa ve Mürsel Paşanın işte sadece 45 gün süren bu zafer ve kucaklaşması sayesindedir. Enver Paşanı vizyonun ile Nuri ve Mürsel Paşaların teşkilatçılığı ve kahramanlığı olmasaydı bugün Bakü Azerbaycan'nın değil Ermenistan'ın başkenti olacaktı. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okuduğunuz için teşekkür ederim. bakünün türk olup olmadığı konusunda emin değilim. azerbaycan toplumunun da sosyolojik anlamda türk olabilmeyi başardığı, devlet yönetiminin, bürokrasisinin türk olduğu konusundan ise hiç ama hiç emin değilim, kendini türk hissedenler vardır ki bunlar daha ziyade ortalama insanlar içindedir,etkin katmanlar azerbaycanda yaşayan ve rus stratejisine göre etkinleştirilmiş türk diye tasavvur edilen geniş kitlelerin içindeki azınlıklara aidiyeti olan insanlardır, haydardan bu yana da yahudi soydan gelen bir aile klanı azerbaycanı idare etmektedir, bu nedenle türkiye bir almanya ekonomisine sahip olmadan savaş stratejileri ile, zor kullanarak bölgesel projeleri-dizaynları yönetemez, sadece hamaset olur,sonu da felaket..

      Sil
  2. Adelina Hanım, yazdığınız bu yazı yüreğimi sızlattı. Hele o "Susmaram" şiiri yok mu. Nerdeyse ağlatacaktı beni.

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel ve ıbret alınacak bir yazı. Tebrik ediyorum

    YanıtlaSil
  4. Onur Kırmızı4 Ağustos 2022 22:56

    Abla, Muhteşem ve harika bir yazı olmuş ve bu yazıyı yazdığınız için de size çok çok Teşekkür eder ve İyi Akşamlar dilerim... 😘.

    YanıtlaSil
  5. Bu millet ne çekiyorsa kendi gibi görünen sırtındaki kenelerden görüyor. Bir gün elbet hepsinin hesabı görülür

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez