Yıl 1918, Nuri Paşa’nın
Azerbaycan’la kucaklaşması
Birinci Dünya savaşında Osmanlı’nın tek başarısı,
Azerbaycan’ın bağımsızlığına kavuşturulması dersek, umarım Çanakkale’yi, Kutul
Amare’yi, Galiçya’yı, Yemen’i ve bütün Anadolu Halk Direnişlerini üzmüş
olmayız.
1877-1878 Osmanlı Rus harbinde Ruslar, Ermeni ahalinin de
desteği ile, Kafkas cephesinde Erzurum’a kadar ilerlemeye muvaffak olmuştu.
Sarıkamış’ta gerçekleştirilen taarruz büyük bir felaket
yaşamamıza neden olmuş, Kafkas cephesi stabil durumdaydı.
Ekim 1917 devrimi ile Rusya’nın iç istikrarı bozulmuş, Kafkas
cephesinde Rus birliklerinin bütünlüğü bozulmuştu.
Enver Paşa için bu önemli bir fırsattı. Şubat 1918’de Osmanlı
ordusu Kafkaslarda saldırıya geçti. Yer yer münferit Rus birlikleri de olsa,
önemli bir Ermeni Ordusu da bölgede direniyordu. Ayrıca Karadeniz’de Pontus
birlikleri ile Almanların desteğinde Gürcü birlikleri Osmanlı ordusu ile yer
yer çatışıyordu.
Kısa sürede kaybedilmiş toprakların önemli bir kısmı yeniden
ele geçirildi. Ruslar Osmanlı ordularının daha fazla ilerlememesi için anlaşma
teklif etti ve 3 Mart 1918’de Brest-Litovsk anlaşması imzalandı. Kars, Ardahan,
Batum Osmanlı’ya bırakıldı. Güney Kafkas ülkelerinin bağımsız olacağı ve Ermeni
ordusunun terhis edileceği de Ruslar tarafından kabul edilmişti.
Bölgedeki savaşlar; Rusların Güney Kafkaslarda daha da
zayıflamasına neden olmuş, Almanların desteğine rağmen Gürcüler biraz daha
kuzeye çekilmiş, en güçlü ordulara sahip Ermeniler de ciddi yenilgiler sonrası,
sadece Karabağ bölgesinde direnebiliyordu.
Enver Paşa fırsatı görüyordu. Daha da ilerlemek istiyor
istiyor ve bölgede askeri kontrolü derinleştirmenin mümkün olacağını
düşünüyordu.
Rusların bölgede kontrolü kaybetmesi üzerine; Gürcistan, Azerbaycan
ve Ermenistan, mümkün olan toprakları kontrol ederek, bağımsız birer devlet
kurdular.
28 Mayıs 1918 Azerbaycan Milli Şurası, Mehmet Emin Resulzade
başkanlığında, Bağımsız Azerbaycan Cumhuriyetini ilan etti. Resulzade’nin ‘Bir
kere yükselen bayrak bir daha inmez’ sözleri ile ateşlenen Azerbaycan halkı
bağımsızlıkta kararlıydı.
Ancak Bakü petrolleri üzerinde büyük hesaplar yapılıyordu.
Güney Kafkaslarda kontrolü kaybeden Ruslar, kalan
birliklerini ve Ermeni birliklerini kullanarak, Bakü petrollerini elinde
tutmaya çalışıyor, bunun mümkün olamayabileceğini de dikkate alarak, Almanlara
Bakü petrollerinden pay vermeyi ve Almanların Bakü üzerine asker göndermesini
sağlamaya çalışıyordu.
Irak, İran ve Suriye’nin bir kısmını işgal eden İngilizler
de, aldıkları petrol alanlarını yeterli görmüyor, Rusların bölgeden çekilmesini
fırsat bilip, Bakü’ye deniz üzerinden askeri birlik gönderiyordu.
Azerbaycan, 8 Haziran 1918 tarihinde Osmanlı ile askeri
işbirliği anlaşması imzaladı ve bu anlaşmaya dayanarak, Osmanlı’dan
Azerbaycan’a ordu göndermesini talep etti.
İşin bu safhaya geleceğini kestiren Enver Paşa Mart 2018
tarihinde, kardeşi Nuri Paşa’ya Kafkaslarda kullanılmak üzere, Kafkas İslam
Ordusu kurması talimatı vermişti.
Kafkas İslam Ordusu; Osmanlının 20.000 askeri ile Azerbaycan
Gence’de eğitilen 3-4 bin asker ve Dağıstan’dan gelen 1000 kadar gönüllüden
oluşturuldu.
‘Çırpınırdın Karadeniz Bakıp Türkün Bayrağına’ şiirini ve
şarkısını birçoğunuz bilirsiniz. Şiiri Azerbaycanlı Ahmet Cevat yazmıştı. Ahmet
Cevat Osmanlı ordularının Kafkaslara müdahale etmesini 1914 yılından bu yana
kafasına koymuş bir aydındı. Bu konuda çok lobi yaptı. Bu şiirini de bunun için
yazdı. Türkçü diye Stalin’in cellatları tarafından 5 Mayıs 1937’de kurşuna
dizilerek katledildi.
‘Susmaram’ şiiri de çok ses getirmiştir.
Mene dinme, sus deyirsen, ne vahtacan susacam,
Niye susum, konuşmayım, Türk yurdudur bu torpak, susmaram.
İşte bu atmosfer içerisinde, Nuri Paşa ve onun kahraman
ordusu, Kafkas İslam Ordusu, Kars’tan harekete geçti.
Gürcistan-Tiflis istikametine giden kuvvetler, Alman ve
Gürcülerin direnci ile karşılaştı.
Ermeni kuvvetleri de oldukça direndiler. Bugün Dağlık Karabağ
dediğimiz bölgeye kadar savaşarak çekildiler ve bu bölgede uzun süre
direnişlerini sürdürdüler.
Nuri Paşa’nın esas hedefi Bakü’ydü.
Ve hızla Bakü’ye doğru ilerledi.
Bakü’de Rus ve Ermeni birlikleri ile güneyden gelen İngiliz
birlikleri savunmadaydı.
Bakü kuşatması 40 gün sürdü ve en son İngilizler de yenildi.
15 Eylül 1918 tarihinde Bakü ele geçirildi.
İslam Orduları komutanı Nuri Paşa ve Bakü’yü ele geçiren
Mürsel Paşa çok sevildi oralarda, onlar da Azerbaycan’ı çok sevdi. Hatta Mürsel
Paşa soyadını Bakü yaptı sonradan.
Safavi ile Şii-Sünni konteksinde savaşan Osmanlı, Kafkaslara
ilk defa Türk kimliği ile gitmişti. Bu günkü ‘Türkçü çizgideki’ ilişki ta o
dönemden yadigar kalmıştır.
Yarım yamalak da olsa ‘iki devlet bir millet’ söyleminin
zaruretini Haydar Aliyev bile aşamamış, boyun eğmek zorunda kalmış, sosyolojik
bir miras olarak da bu günlere ulaşmıştır.
Hazindir. Bu ‘zafer’ ve ‘kucaklaşma’ sadece 45 gün sürebildi.
30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Anlaşmasının imzalanması ile son buldu.
Zira Mondros’ta; ‘İran içlerinde ve Kafkasya’da bulunan
Osmanlı kuvvetleri işgal ettikleri yerlerden geri çekileceklerdir’ deniyordu.
Birçok subay firar etti ordudan ve çekilmedi.
Firar edip direniş örgütlemeye devam edenler dışında, Aralık
1918 tarihinde bütün Kafkas İslam Ordusu bölgeyi boşaltmıştı.
İşte o gün bu gün, bir daha o bölgeye gitmemiz nasip olmadı.
Bakmayın siz ‘ruhları vatansız alçaklara’, ne oralar bizim,
ne de biz onların.
Rus emperyalizmi, hem petrolleri sömürdü, hem halkın
kültürünü dönüştürdü.
Rahmetli Elçibey’i de koruyamadık. İktidardan devrilmiş ve
Keleki’de köye hapsedilmiş Elçibey’e soruyorlar, ‘Türkiye’den ne
bekliyorsunuz?’ Elçibey’in Cevabı yüz yıl ağlamamızı gerektiriyor.
‘Hiçbir şey beklemiyorum ve hiçbir şey ümit etmiyorum. Ne
ümit ettiysem artık onlar yoktur. Artık susulur (Türkiye susuyor), susmanın
anlamı da bellidir.’
Garibim kahrından kanser oldu. Vefasız talebeleri de süratle
‘Aliyev’in yanına koştular’.
Ondan geriye kalan ‘Türkiyeci siyasi hareketi’ de Haydar’la
işbirliği yapan ‘sözde milliyetçiler’ bitirdi. Ağızlarından ‘Türk sözü eksik
olmayanlar’ biliniz ki yalan söylüyorlar. Onlar, servetlerin içinde günlerini
geçirmenin derdinde sadece.
Azerbaycan’da Nuri paşa 1300’den fazla şehit bıraktı. Hala
mezarları temsili şehitliklerde.
Nuri Paşa’nın Azerbaycan’la kucaklaşması kısa sürmüştü.
‘Paşayevalardan’ doğma, Haydar’ın oğlu İlhan Aliyev’e bu
miras yakışmaz ama ‘gayrı ne edek’.
Azerbaycan topraklarının % 25’i işgal altındayken, yüreği
sızlamayanlarla biz neyi başarabiliriz ki? Yeni bir Elçibey de yok üstelik.
Şehitlerimize Allah rahmet eylesin.
Bugün Bakü'nün Türk kalabilmesi Nuri Paşa ve Mürsel Paşanın işte sadece 45 gün süren bu zafer ve kucaklaşması sayesindedir. Enver Paşanı vizyonun ile Nuri ve Mürsel Paşaların teşkilatçılığı ve kahramanlığı olmasaydı bugün Bakü Azerbaycan'nın değil Ermenistan'ın başkenti olacaktı. Allah hepsine gani gani rahmet eylesin...
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim. bakünün türk olup olmadığı konusunda emin değilim. azerbaycan toplumunun da sosyolojik anlamda türk olabilmeyi başardığı, devlet yönetiminin, bürokrasisinin türk olduğu konusundan ise hiç ama hiç emin değilim, kendini türk hissedenler vardır ki bunlar daha ziyade ortalama insanlar içindedir,etkin katmanlar azerbaycanda yaşayan ve rus stratejisine göre etkinleştirilmiş türk diye tasavvur edilen geniş kitlelerin içindeki azınlıklara aidiyeti olan insanlardır, haydardan bu yana da yahudi soydan gelen bir aile klanı azerbaycanı idare etmektedir, bu nedenle türkiye bir almanya ekonomisine sahip olmadan savaş stratejileri ile, zor kullanarak bölgesel projeleri-dizaynları yönetemez, sadece hamaset olur,sonu da felaket..
SilAdelina Hanım, yazdığınız bu yazı yüreğimi sızlattı. Hele o "Susmaram" şiiri yok mu. Nerdeyse ağlatacaktı beni.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim..
SilÇok güzel ve ıbret alınacak bir yazı. Tebrik ediyorum
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
SilAbla, Muhteşem ve harika bir yazı olmuş ve bu yazıyı yazdığınız için de size çok çok Teşekkür eder ve İyi Akşamlar dilerim... 😘.
YanıtlaSilokuduğunuz için teşekkür ederim
SilBu millet ne çekiyorsa kendi gibi görünen sırtındaki kenelerden görüyor. Bir gün elbet hepsinin hesabı görülür
YanıtlaSil