Libya'da Türkiye geri adım mı attı?

Libya'da, Türkiye geri adım atmış gözüküyor


Libya'da pek beklenilmeyen, sürpriz bir gelişme yaşadık.

Türkiye ve Rusya heyetleri, Ankara'da görüşmeler sürdürüyorlardı. 
İşte bu sürpriz karar, bu görüşmelerde ortaya çıktı.

Türkiye ve Moskova'nın aldığı, Libya "ara karar" şöyle;

-Libya'da uzun süreli ve sürdürülebilir ateşkes için gereken koşulların oluşturulması amacıyla Libyalı taraflara nüfuz edilmesi de dahil olmak üzere ortak çabalara devam edilecek.

-Libya konulu Berlin Konferansı'nın kararlarına (19 Ocak 2020 tarihli) uygun olarak ve BM'nin koordinasyonunda Libyalı taraflar arasındaki siyasi diyaloğun teşvik edilmesine katkı sunulacak.

-Güvenli insani erişimin sağlanması ve tüm ihtiyaç sahiplerine acil olarak yardım ulaştırılması için taraflara önlem alma çağrısı yapılacak.

-Libya Ortak Çalışma Grubu kurulması ve görüşmelerin bir sonraki turunun en kısa zamanda Moskova'da yapılması konusunda çalışma yapılacak.

Aslında Türk Rus Libya için barış görüşmeleri bir ay önce kesilmiş, Ruslar sessizliğe gömülmüş-her zaman olduğu gibi, Türkler ise "fetih türküleri" söyler olmuştu.

Oysa, Rusya Libya'da "Türk fırtınası" estirmesine ses çıkarmamış, alınan yerlerle Türklerin ikna olacağını düşünmüştü, İstanbul'da bir önceki görüşmeleri yapmaya gelirken.

Rusları umutlandıran ve anlaşmaya varabiliriz kanaatlerinin oluşmasına neden olan tablo şöyleydi: 

1. Türkiye ciddi bir savaşçı cihatçı grubu, Suriye'den Libya'ya nakletti. Rakamlar medyada farklı yer alsa da, bu para ile savaşan cihatçı grupların 16.000 kadar olduğu, ancak bunların 6000 kadarının sözleşmelerinin bitmesi nedeniyle, Libya'dan ayrıldıkları yazıldı. Amerikalılar da 2500 civarı Tunuslu cihatçının Libya'ya nakledildiğini açıkladı. Yani Türkiye belirli bir savaşçı gücüne erişmişti. Sınırlı denge kurabilirdi.

2. Kimliği tartışmalı gemilerle Libya'ya silah, hava savunma, zırhlı araç, kirpiler, dronlar vb. nakloldu. Hatta bu yüzden Fransa ile Türkiye arasında kriz çıktı ve NATO'da tartışmaya açıldı.

3. Saraç orduları, Türkiye'nin sağladığı destekle, oldukça önemli başarılar elde etti ve kaybettikleri toprakların bir kısmını geri alabildi. Ancak bazı rivayetler; Rusya ile Türkiye'nin "Libya uzlaşısı" çerçevesinde, Haftar güçlerinin bir çok yerden savaşmadan çekildiği yönündeydi. Gerçekten çok kısa sürede bazı alanları Haftar boşaltmış ve Saraç güçleri hızla ilerlemişti.

4. Türkiye, Libya'da Watiya'da hava üssü, Misrata'da ise deniz üssü kurma anlaşmaları yapıyor ve bu üslere bazı askeri silah ve ekipmanlarını naklediyordu.

İşte bu son derece ciddi gelişmeler ve Türkiye'nin başarıları, Türkiye'yi 2011 yılından bu yana olmadığı kadar "güçlü bir aktör" haline getirmişti Libya'da.

Ruslar Türkiye'nin bu seviyedeki etkinlikle yetinebileceğini düşünüyordu.

İşte Libya'da manzara böyleyken, 14 Haziran 2020 tarihinde, iki ülke yine Libya'da ateşkes yapılması için, görüşme kararı almıştı. Ancak, Türkiye'ye gelmek üzere Moskova'dan havalanan Rus heyeti uçağı, "Türkiye'den gelen bir haberle", gerisin geriye Moskova'ya dönmüş ve ateşkes görüşmeleri ertelenmişti.

Türk tarafı, askeri başarı ile daha büyük "hesaplar" içerisine girmişti, muhtemelen.

Tıpkı Suriye'de olduğu gibi.

Sonra ne oldu hatırlayalım.

Türk tarafı ve desteklediği Saraç Hükümeti askeri unsurları, Libya'da beş stratejik hedef üzerine yoğunlaştılar.

1. Libya petrol bölgesinin stratejik şehri, Sirte'nin ele geçirilmesi,

2. Libya'nın tamamında etkili olmaya imkan sağlayacak, hatta Mısır üzerinde gelecekte yapılabilecek hesaplar içinde etkili olabilecek, askeri hava üslerine ve hava alanına sahip, Jufra kentinin ele geçirilmesi.

3. Türkiye askeri unsurlarının güçlü bir şekilde Libya'ya yerleşmesi çalışmalarının yapılması. Askeri hava ve deniz üsleri kurulması meselesi.

4. ABD'ye yanaşılarak, stratejik koruma elde edilmesi.

5. Avrupa'nın Libya'ya ilgisinin, "göçmen kartı kullanılarak", azaltılması, en azından, AB'nin Libya üzerinde "güç temerküzünün" önüne geçilmesi.

Bu  beş konuda hem Türkiye tarafı, hem Saraç hükümetinin yetkilileri bu iki şehrin ele geçirilmesinin gerekliliği ve barışın ancak böyle tesis edilebileceği, yönünde "keskin ve iddialı" beyanatlar verdiler.

Bu iddialı beyanatlar ve iki şehre dönük saldırı "girişimleri" devam ederken, "rakipler-menfaat çekişmesi içinde olan diğer güçler" de boş durmuyorlardı.

1. Türkiye'nin desteklediği, güçlerin Sirte şehrine yaptığı saldırılar, Hafter güçlerine verilen destekler sayesinde, başarılı olamadı ve Saraç güçleri, Sirte şehrinden 30-40 km doğuya doğru kuvvetlerini geri çekmek zorunda kaldı.

Rusya, aksini iddia etse de, pratikte Rusya menfaatleri için çalıştığı görülen Wagner isimli özel paramiliter savaşçılar, Sirte şehri varoşlarında "Bubi tuzakları" ile alanı kirleterek, tecrübesiz, Saraç güçlerini ve Suriye'den getirilmiş savaşçıların ilerleyişini durdurdu.

2. Ruslar; Jufra kentindeki Askeri havaalanına "üs" kurdu ve 15 civarında savaş uçağı ve bazı nakliye uçaklarını ve de hava savunma sistemlerini, bölgeye yerleştirdi.

3. Mısır; muhtemelen, Rusya'nın da "görünmeyen" desteğini alarak, Libya'da Sirte ve Jufra'yı "kırmız çizgi" ilan etti ve Libya'ya müdahale için askeri hazırlıklara başladı. Hatırlarsanız, Mısır parlamentosu en son, Libya'ya asker gönderilme kararı almıştı ve karar yetkisini de Sisi'ye vermişti. Mısır ayrıca Libya sınırlarında hem kara, hem deniz tatbikatları yaptı ve savaş hazırlıklarını geliştirdi.

4. Türkiye'nin Watiya askeri havaalanına üs kurma çalışmaları sürerken, Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın, Libya ziyareti ve Saraç hükümeti ile askeri anlaşmalar yaptığı ve Akar'ın Libya'da Türk birliklerini ziyareti ve bunun bütün dünyaya açıkça, medya kanalı ile gösterildiği günün ertesi günü, bilinmeyen bazı uçaklar, bilinmeyen yerden havalanıp, Watiye havalanını ve Türkiye'nin buraya yerleştirdiği silah ve askeri ekipmanları imha etti.

Tıpkı Suriye'de Türk ordusuna yapılan ve 40-50 askerin şehit olduğu Rus ordusu saldırısı gibi. Suriye'de barışın yolunu bu saldırı ile açabilmişti Ruslar hatırlarsınız.

Libya'daki Watiya saldırısını kimin yaptığı hala meçhul, ancak Türkiye'nin masaya oturtulmasında etkili olduğu gerçek.

5. Arap dünyası, Suudi ve BAE liderliğinde, Türkiye'nin Libya'da yaptıklarını onaylamadığını ve bunun Arap milletine ve Arap coğrafyasına yapılmış bir emperyal saldırı olduğunu açıkladı. Mısır'ı desteklediklerini açıkladı. Arap alemi de Türkiye'ye karşı pozisyon aldı.

6. Fransa, Türkiye'nin Libya'ya silah ve asker sevki konusunu NATO'ya ve AB'ye taşıdı, ancak NATO ve AB, muhtelif gerekçelerle, Fransa'nın beklediği tepkiyi vermedi. Sadece Türkiye'nin "normal" ilişkiler yürütmesi tavsiyesinde bulundu.

İşte, sizlere kısaca özetlemeye çalıştığım, son anlaşma öncesi meydana gelen, Libya'daki son gelişmeler böyleydi.

Terazi, aslında Türkiye tarafına hiç ağır basmadı. Algı yönetimini dikkate almadan, sakince düşünürsek, Türkiye'nin bazı başarılar elde ettiğini, ancak bunun genel denkleme tesir etmediğini görebiliriz. Türkiye Libya'yı tamamen kaybetmekten "kurtuldu", bazı menfaatlerini "kısa süre için" elde edebilecek pozisyon elde etti, Libya ve Suriye gibi kriz alanlarını kullanarak; ABD, Rusya ve AB ile zorunlu ilişkilerin sürmesi zemininde kalmayı başardı, diyebiliriz.

Ancak, Arap dünyasında, giderek artan Türkiye düşmanlığını da bir yere not etmeliyiz.

Bu "mevzi başarı", elbette Türkiye'nin işine yaramaz, ancak "iktidarın uluslararası zeminde pazarlık gücünü artırır".

O halde son Türk Rus uzlaşısı, yukarıda belirttiğim 4 madde, ne anlama geliyor? Şöyle özetlenebilir:

1. Rusya, Mısır, Arap Dünyası, AB gibi, Libya'yla ilgili ve Libya'da etkili olan güçler, Türkiye'yi sınırlandırmayı başardı. Ve bir aydır; ateşkes, barış çağrıları yapan, uluslararası kamuoyu, Türkiye'yi, Rusya eliyle, "masaya oturttu".

2. Türkiye Libya'da daha fazla ileri gidemeyeceğini gördü ve kazançlarını, "kasaya aktarmanın uluslararası yolunun" arayışı içerisine girdi.

3. Mısır Arap milliyetçiliğinde, özellikle "askeri güç olarak" sivrildi.

4. Arap dünyasındaki, Mısır, Körfez çekişmesi, Türkiye'nin "periferide" yaptığı yanlış oyunlar sayesinde, iyice azalıp, birliktelikleri güçlendi.

5. Bu başarısızlık nedeniyle, Müslüman Kardeşlerin, barışçı çözümler ve uzlaşı yönünde fikri yönden evrilmesi sosyolojik süreci tetiklendi. Bunun için dua ederim. 

6. Türkiye, tıpkı Suriye'de olduğu gibi, "enseyi karatmayalım" görüntüsü verse de, masaya oturdu, ateşkese razı oldu, ancak iş henüz bitmedi. Moskova'da ikinci aşaması olacak. Tıpkı Suriye'de olduğu gibi, Moskova "sabırla" almak istediğini aldı.

7. Türkiye masada alabileceklerine odaklandı. Ancak, tıpkı Suriye'de olduğu gibi, Erdoğan'ın Libya'daki kazançlarını "maksimize etmek isteyeceğini" göz ardı etmemek gerek. Bu aslında uzlaşıyı da ucu açık bırakan ve Rusların her an "tetikte" durmalarını gerektiren bir durum.

8. Rusya; Suriye ile Ortadoğu'da elde ettiği "prestije", Libya başarısı ile Kuzey Afrika'da da yeni bir pencere açtı. Ruslar, işbirliği içinde "küresel rol" oynayabileceğini, bu iki örnekte gösterdi.

9. AB, Ruslar eliyle Türkiye'yi durdurdu.

10. Trump'ın ne kadar güvenilmez bir adam olduğu, teyit edildi.

Şimdilik bunları söyleyelim. 

Olay çok taze.

Gelişmelere bakalım. 

Yorumlar

  1. Yani Rusya devlet aklı ile sonunda istediğini alıp Akdeniz'e yerleşti

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okuduğunuz için teşekkür ederim. Türkiye'ye teşekkür etmeli...

      Sil
    2. Adelina Hanım, yazı yine mükemmel olmuş. Elinize, kaleminize ve yüreğinize sağlık. Not: Yazının "6. Türkiye, tıpkı Suriye'de olduğu gibi, "enseyi karatmayalım" kısmında ufak bir yazım hatası var. "Karatmayalım" değil, "karartmayalım" diye düşünüyorum. Yorumumu yayınlayacaksanız, bu not kısmını silebilirsiniz, görünmesine gerek yok.

      Sil

Yorum Gönder

medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez