Azerbaycan Ermenistan Krizi 2

Azerbaycan- Ermenistan Krizi-2


Bu konudaki bir önceki yazımda, Aliyev ailesini, bölgedeki gizli kimlikleri ve oyunları anlatmaya çalışmış idim.

Bu ve bundan sonraki yazımda, "KRİZİ" sizlere açıklamaya çalışacağım.

Son yazımda "ÇÖZÜM" konusunu işleyeceğim.

Hadi başlayalım...

Dağlık Karabağ BM'e göre, Azerbaycan devletinin toprağı. SSCB 1923 yılında, Dağlık Karabağ'ı Azerbaycan'a bağlar. Bu duruma Ermenistan ve Azerbaycan itiraz etmez.
“Azerbaycan’a bağlı özerk bölge-oblast” olarak statü kazanır.

1988-1989'larda, Dağlık Karabağ’da Ermeniler çoğunlukta. Azeriler ikinci büyük etnik unsur % 25 kadar. Ayrıca Kürt nüfus da vardı.

SSCB’nin dağılması sürecinde, Rusya; Dağlık Karabağ'ın oblast olan statüsünü, SSCB’ye doğrudan bağlı bir cumhuriyet statüsüne sokmak istedi. Ermeniler kabul etmedi.

1988-1989 yıllarında Dağlık Karabağ Ermenileri, ayaklandılar ve Azerbaycan'dan ayrılıp, bağımsızlıklarını kazanmak istediler. Bölgesel çatışmalar başladı.

SSCB dönemi Rus politikaları gereği, Azerbaycan'da da hayli Ermeni nüfus yaşamaktaydı. Bu nedenle, Karabağ'daki çatışmalar, Azerbaycan'daki Ermeni ve Azeri topluma da yansıdı.

SSCB hala dağılmamış ancak merkezin cumhuriyetler üzerindeki etkisi iyice zayıflamıştır.

Rus ordusu, "Ermeniler katlediliyor" diyerek, 20 Ocak 1990'da Bakü'ye girer ve Azerilere saldırır. 134 Azeriyi öldürür. Kanlı 20 Yanvar olayı. Azerbaycan'da bu Rus katliamı her yıl anılır.

Ağustos 1991'de Azerbaycan, Eylül 1991'de Ermenistan SSCB'den bağımsızlıklarını ilan ederler.

Eylül 1991'de, Dağlık Karabağ meclisi, Azerbaycan'dan ayrıldığını ve "Bağımsız Dağlık Karabağ Devletini" kurduğunu açıklar. Haritada, koyu kahve renkle işaretli topraklar.

1992'de savaş çıkar. Acılar yaşanır. Azeriler ve Müslüman Kürtler Azerbaycan'a göç ederler. Ermeniler de Karabağ'ı işgal ederler.

Bu işgalde bir çok dram yaşanmıştır. Ermeniler ve Azeriler için. Ancak Hocalı'yı unutmak olmaz. Rusların bu saldırıya 336. Motorlu Alayı ile destek vermeleri bir yere not edilmeli. Hocalı Rayonunun Ermeniler tarafından alınmasındaki aktif Rus desteği, Rusların Ermeni-Azeri krizinin neresinde oldukları konusunda önemli ip uçlarını vermektedir.
Ermeniler, Dağlık Karabağ'a ilaveten, Azerbaycan'a ait 7 adet kenti de işgal ederler. Haritada turuncu ile işaretli topraklar. Böylece kriz daha da büyür.

Burada vurgulamamız gereken bir kaç husus var:

1. Azerbaycan'ın kendi ordusu ve yetişmiş subay kadroları yok. Ermenilerde ise oldukça güçlü.
Bu Rusların Güney Kafkas siyaseti ile ilgili. Ruslar Osmanlının son dönemlerinden itibaren, Güney Kafkas stratejilerini Ermeniler üzerine kurgulamışlar. Azeriler, orduda sadece geri hizmette yer almışlar, komutanlık makamları verilmemiş. Aksine Ermeniler ve Ermeni paramiliter unsurları Ruslar tarafından desteklenmiş ve donatılmış.

2. Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettiğinde, Rus yanlısı hükümetler, görevlerini sürdürmüşler. Halk cephesi kurulup, Elçibey iktidara gelinceye kadar, Türkiye yanlısı bir hükümetten bahsedilemez. Elçibey ve Halk Cephesi iktidara gelse bile, eğitilmiş kadroları ve teknokratları ve de savaşacak ordusu çok çok az. Tecrübesiz gençler devlet yönetimine getirilmek zorunda kalınmış.

3. Ermeniler; hem Avrupa'da, hem de Amerika'da çok zengin diasporaya sahip. Azerilerin bu kapasitesi yok.

4. Türkiye, SSCB'nin dağılma sürecine hazır değil. Türk ordusunun, SSCB'den kopan alanlarda doğabilecek krizler için hiç bir hazırlığı yok. Bu konuda en hazırlıklı parti olması gereken MHP bile bu coğrafyalarda tanınmamış, bilinmemiş ve teşkilatlanmamış. Demirel ve Türkeş, Elçibey'e destek için Azerbaycan'a gittiklerinde, halk Demirel'i Türkeş zannetmiş, Demirel'in "ben değilim, Türkeş bu işaretiyle, kulaktan duyma Türkeşçilik teveccühü, doğru kişiye yönelebilmiş".


5. Rusya'nın orduları Ermenistan'da ve bu savaşta Ermenistan'a destek vermiş. 336. Motorlu Alay gibi.

Halk Cephesi, bu hengame içinde, Elçibey'i cumhurbaşkanlığına taşımıştır. Elçibey, devlet yönetimi için kadrolarının olmadığını ve hazır olmadıklarını elbette biliyordu. Lakin, iktidar olmak isteyen Halk Cephesi güruhu onu da önüne katar ve adeta yönetime el koyarlar. Ama Halk Cephesi "devleti yönetemez".

Elçibey elbette Türkiye'ye güvenmiştir. Ama güvendiği dağlara çoktan kar yağmıştır.

Elçibey Haziran 1992'de iktidara geldiğinde, bir kaç başarılı saldırı yapsa da, kesin netice alamaz.

Elçibey, askeri zafer elde etmeye çalışırken, Azerbaycan'ın elindeki stratejik güç olan, "Azeri petrol ve gazını" da ekonomik bir güç olarak kullanmak ister ve uluslararası masaya sürer. Batılı şirketlerle görüşme ve anlaşmalar yapar.

Elçibey için iki kriter vardır. "Ruslar olmamalı, Türkiye olmalı".

Elçibey öyle de yaptı. Oluşan konsorsiyuma; Rusları almadı, Türkiye'yi aldı.

Ruslar durumun farkındaydı ve KGB derinlerde çalışıyordu.

Ruslar; Azerbaycan'ın başına Dağlık Karabağ krizini bilinçli bir şekilde, "sarmışlardı", ancak yeterli olmadığını görüyorlardı. Elçibey petrolü götürüyordu.

Elçibey'in planı; Azerbaycan petrollerini "Bakü-Ceyhan" üzerinden Dünya'ya pazarlamak, Kazakistan ve Türkmenistan petrollerini de bu yolla, Türkiye'ye gönderebilmek, idi.

Plan stratejik, çok değerli, ancak partner Türkiye, kabuğundan çıkabilecek miydi? Ciddi soru işaretiydi.

Ancak KGB, kaleyi içeriden yıkmanın hazırlıklarını sürdürüyordu.

Elçibey'in Gence bölgesi komutanı Suret Hüseyinov, 1000 kadar paramiliter gücü ve 20-25 zırhlı araç ve tankı ile, karanlık yollardan elde edilmiş parasal kaynakları ve Rus istihbaratının desteği ile Elçibey'e karşı hazırlandı. Rus 104. Tümen silahlarını ve araçlarını Suret'e bırakmıştı. 

Suret Hüseyinov; Kelbecer bölgesindeki askerlerini cepheden çekti. Darbeye hazırlık için Gence'ye getirdi. Rusların desteği ile Ermeniler Kelbecer'i işgal ettiler.

Elçibey iktidarı iyice köşeye sıkışıyordu. Cephede işler iyi gitmiyor, kendi komutanı darbe hazırlığı yapıyordu. Tek ümidi Türkiye idi.

Türkiye, elbette bir şeyler yapmaya çalışıyordu.

Bir yandan, Elçibey'i koruyacak bir askeri birliğin Bakü'ye ulaştırılabilmesinin, diğer yandan Nahçıvan üzerinden bir askeri harekata girişmenin planlarını yürütüyordu.

Gence bölgesinde bulunan Türk özel kuvvetleri, Sureti durdurmanın çarelerini arıyorlardı, Gence köprüsü üzerinde.

Ancak, Türkiye hiç bir şey yapamadı. Bütün hazırlıkları askıya aldı. Gence'den çekildi ve Suret Hüseyinov'un önü açıldı.

Demirel Elçibey'e; "Haydar Aliyev'le görüş, Bakü'ye davet et" sözünden başka bir şey diyemeyecektir.

Suret Hüseyinov Baki'ye geldi, Elçibey'i iktidardan devirdi. Haydar Aliyev, Demirel'in özel gayreti ile Haziran 1993'de iktidara getirildi. 

Elçibey, ancak bir yıl iktidarda kalabilmişti.

Haziran 1993'de Haydar Aliyev Cumhurbaşkanı, Elçibey'i deviren Suret Hüseyinov ise Başbakan oldu. Elçibey de Keleki'de inzivaya çekildi, bir müddet sonra da kahrından kanser oldu.

Türkiyeciler tasfiye edilmiş, Rusyacılar iktidara gelmişti.

Ne Özal, ne de Demirel bir şey yapabilmişti. 

Türk ordusu da savaşmaya hazır olmadığını gösterdi.

Velhasıl, Türkiye cesaret edemedi.

Elçibey devrildi.

Azerbaycan'da Aliyevler hanedanı da böylece başladı. 

Azerbaycan, bundan böyle "Aliyev Land" olacaktır.

Halkın devleti yerine, bir ailenin hanedanlığı doğmuştur.

Rusya'nın "başarılı stratejisi" iş görmüş, Türkiye'nin "kapasitesizliği" bir kere daha ortaya çıkmıştır.

Ne Balkanlara, ne Kafkaslara, ne Orta Asya'ya, ne başka yerlere dair hiç bir hazırlığı olmayan, "üst aklın" dizayn ettiği "içine kapanmış Türkiye" ve onun bu rolü oynamasını sağlayan "derin devlet enstrümanları", 70 yıl görevlerini yapmışlar ve "diğer Türklerle ilgilenmeyi" illegal ilan ederek, devletin ve halkın geleceğe hazırlanamamalarını sağlamışlardır.

Projenin "kapasitesinin üzerinde" olduğunu gören Türkiye ve o devrin Türk milliyetçileri, "Yahudi Lobilerini" devreye sokmaya çalışmışlar, ancak geç kalmışlardır. 

Şimdi artık Haydar Aliyev iktidarıdır. Rus generali Haydar, KGB'nin generali Haydar, cephede dengeleri değiştirememiş, hatta daha da toprak kaybetmiştir. Ancak KGB generali vasfına uygun, Moskova'nın adamı vasfına uygun olarak, işin çözümünü Moskova'da görmüş ve Moskova'nın kapalı kapılarının ardında, 1994 Ateşkes anlaşmasını imzalayarak, Azerbaycan- Ermenistan savaşını buzluğa koymayı başarmıştır.

Haydar Aliyev; Türkiye'nin ağzına, "bir millet iki devlet" sakızını vermiş ve Türkiye ve Türkler yıllarca bu hikaye ile uyumuş, uyutulmuştur. 

Ortada tek millet var mı?

Türkçe'nin kendi dillerini-Azericeyi bozduğunu düşünen, Türk dizilerinin Azerice dublaj edilmesini yasal zorunluluk yapan, alt yazı değil, dublaj, bir ayrı millet var iktidarda. Azerbaycan toplumu da bu iktidarla razı gözüküyor.

Rusya, Güney Kafkaslardaki devletlere bağımsızlık hakkı vermiş olsa bile, ne petrolü, ne de yönetimleri, yerli halka teslim etmeyeceğini, ikisini de "Rus kuklası" yönetimlerle kontrol edeceğini böylece göstermiştir.

Aliyev Land'de durum şimdilik böyle...

Gelecek yazıda, krizi ve krizin ayaklarını analiz etmeye devam edelim.

Son yazıda da çözüm nerede gözüküyor, ona bakmaya çalışalım....











Yorumlar

  1. Eksiklerimi tamamladığım bir yazı olmuş. Teşekkürler

    YanıtlaSil
  2. şuşa gibi bir kent bile hiç savaşılmadan ermenilere teslim edilmiştir. zira kentin girişine bir otobüs devirseniz yahut bir tank koysanız konumu gereği oraya düşman giremezken bizzat bakü tarafından şehrin boşaltılması emredilmiştir. yine aynı dönemde kimi komutanlar aldıkları rüşvet karşılığı silahlarını ermeni tarafına vermişlerdir. daha da vahimi kimi azer askerler sırtlarından vurulmuşlardır. yine avrupa parlementosunda yapılan bir tartışmada ermeni bir parlementer h aliyev e siz bize bu toprakları parayla satınız karşılığında para aldığınız bu topraklara nasıl işgal toprakları dersiniz diye çıkışmıştır. azerbaycan da bundan 15 yıl önce yaklaşık 300 bin ermeni yaşamakta idi. azerbaycan meclisi ise yanlış hatırlamıyorsam 105 vekilden oluşuyordu. 2005 seçimlerinde iktidar partisi yap 55 bağımsız vekiller 45 ve muhalif vekiller 5 idi. bağımsız olarak giren vekillerin tamamı yap ın adamı idi. muhaliflerin bile seçim masraflarının bir kısmı yap tarafından karşılanmıştı. almanyadan hibe edilen şeffaf görünümlü plastik sandıklar günlerde az tvlerinde demokrasinin gereği olarak tanıtıldı ve daha demokratik seçimler yapıldığı söylenmişti. ama çoğu seçim bölgesinde yap ın dışında hiç kimse oyları sayamadı. hatta o dönem gözlemci olarak gelen akp vekili salih kapusuz seçimlerin antidemokratik olduunu söyleyince aynı gece tehdit edilmiş ertesi gün sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyerek seçimlerin çok demokratik ve adaletli geçtiğini söyleyerek hemen ülkeyi terk etmiştir. yine yazıda dublaj kısmından daha önemli bir husus elçibey zamanında anayasada halkı türk dili türkçedir yazarken aliyev bunu halkı azeri dili azericedir olarak değiştirmiştir. ve dediğiniz gibi azerice farklı türkçe farklı dil diye yıllardır yürütülen bir propaganda da vardır. aliyev iktidar olduktan sonra başbakan suret huseynov vatana ihanetten müebbet hapse atılmış emniyet genel müdürü ve azerbaycan kgb başkanları suikaste uğramışlardır. bunları geri planda yaptıran ise h aliyevden başkası değildi. bugün azerbaycanın en büyük şirketlerinden birisi olan daha önce merkezi ankarada bulunan ve daha sonra istanbula taşınan pkk ya aktif yardımlarda bulunan etsun azersun şirketi de kürtlerin elindedir. ve aliyev ailesi eliyle petrol taşımacılığı verilerek daha da zengin edilmişlerdir. bu şirket ırağın kuzeyinde türkiyede ve azerbaycanda faaliyetlerine devam etmektdir. azerbaycanda bu şirkete kürtlerden başka kimse kolay klay alınmaz. ve şirketin gizli ortağı da aliyev ailesidir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. okuduğunuz için teşekkür ederim, ayrıca bilgiler için

      Sil
    2. Derinlikli bakis acisi ve analiz icin tesekkurler.

      Sil
    3. okuduğunuz için teşekkür ederim

      Sil
  3. Adelina Hanım, kaleminize ve aklınıza sağlık. Her yazınız ayrı bir bilgilendirme yapıyor, konunun farklı bir yönünü anlatıyor.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

medya etigine aykiri yorumlar kabul edilmez